24 Eylül 2010 Cuma

Liberallerin 'AKP sosyalizmi'

Referandum ve sonucu, yalnızca AKP’ye değil, AKP destekçisi solculuk iddiasındaki liberallere de yüksek perdeden iddialar ileri sürmek için yeni bir hız verdi.Önceleri daha çok eleştirir, hatta suçlarlardı. H. Berktay örneğin, Marx’a, onun tarih, siyaset öğretilerine varıncaya kadar ağzına geleni söylemişti. M. Belge Komüntern’i karalayıp dururdu. A. Altan’ın vurguları, her şeyin değiştiği, sınıfların yok olduğu, sınıf mücadelesinin ihtiyaç olmaktan çıktığı üzerineydi. Küreselleşme işçi sınıfını dağıtmış, sınıfsız topluma götürüyordu.Örnekler çoğaltılabilir. Ve bu tür Marksizme yöneltilmiş suçlama ve “yenilik” iddiaları geri alınmadı. Hâlâ savunuluyor. Önceden solculuk iddiasında bulunmuyor değillerdi, ancak referandum döneminde en çok Roni Margulies ve Ümit Kıvanç’ın ağzından “en devrimci biziz”, “en sosyalist biziz” vurgulu yazılar kaleme almaya başladılar. “Cahillik”i aşağılama içerikli olsa dahi Lenin okumayı bile salık verir oldular.
İDDİADAN BOL ŞEY YOK!Sosyalisttiler! Devrimciydiler!Bunca sosyalistlik ve devrimcilik iddiasında bulunmak zorundadırlar. Mezarlıktan geçerken ıslık çalınır. Eh! AKP’yi göstere göstere bunca açıktan savunmak kolay değildir. Sosyalistliğe de, devrimci olunmadan sosyalist olunamayacağı için devrimciliğe de sığmaz. Sığdırabilmek için sadece ıslık çalmak değil, yüksek sesle bağırmak çağırmak ihtiyacı büyüktür.Nasıl olacak bu “devrimcilik”? Ne tür bir “sosyalizm” bu? Tarafçıların devrimciliklerine kanıt bulmaları olanaksız. Ağızlarını açtıklarında devrime ve devrimciliğe küfür ettiler, ediyorlar. Ama Çiller bile “devrim” diyordu. Hâlâ, Özal’ın devrimciliğinden söz açılıyor! “Değişim”… İşte bu “sihirli sözcük” liberallerin dilinde devrim demek. Obama da devrimci oluyor “değişim” dediği için, Erdoğan da. “Sosyalizm” diye savunmaya çalıştıkları şey de devrimsiz sosyalizm oluyor. Değişiyoruz ya! İşte bu sosyalizm oluyor, AKP’nin de “eksikleri”nden söz ettikleri için liberaller en ileriden “sosyalistler” oluyorlar!Kıvanç, devrimciliğini kanıtlamak için, “..dünyada eşitliğin bir noktada zor kullanılmaksızın asla sağlanamayacağına iman etmiş benim gibi biri..” diye tanımlıyor kendisini. Devrimlerin “ebesi” zor ya, efendi, onu bile savunduğunu söyleyince yeterli olacağını sanıyor. Bir de karşı devrimci zor var oysa. Eşitlik için değil, örneğin TEKEL işçilerine eşitsizliği dayatmak için uygulanan. AKP’nin uyguladığı. Kıvanç’ın savunduğu ve desteklediği AKP’nin. Kurtarmıyor.
HEM AKP’YE DESTEK HEM SOSYALİSTLİK!“Sosyalistlik” iddiası hiç kurtarmaz. Zamanında Marx Manifesto’da burjuva sosyalizminin yanında feodal sosyalizmden, kilise sosyalizminden söz etmişti. Ütopik sosyalizm olur da kapitalizmin değer bırakmayan ilerleyişine ahlaki itirazlar yönelten feodal sosyalizm olmaz mı? O olur da “AKP sosyalizmi” olmaz mı?Tarafçıların açmazı bu: Hem AKP’yi savunacak, bu en geri ideolojik argümanlarla, dincilik ve milliyetçilikle, Türk-İslam sentezciliğiyle tekellerin, vahşi kapitalist birikimin, emperyalizm işbirlikçiliğinin modernist ihtiyaçlarını bir güzel birleştiren bu partiyle liderinin demagojisini yaptığı “ileri demokrasi” arasında temelli bir ilişki kuracak, hem de Türkiye’nin ilerici birikimini etkilemeye çalışacaksın... Bunun için beslenecek, gazete çıkaracak, uğraşacaksın. Davanın asıl sahipleri mukaddesatçı, muhafazakar taban üzerinde gereğini yaptıkları ve sana şöyle ya da böyle “sol” değerlerden nasibini almış, ilerici, demokrat taban üzerinde tepinme görevi düştüğü için, tabii ki zorlanacaksın. “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” kadar, ilerici demokratlara da sadece “değişim” dediği için bunca gerici AKP’yi dayatma ve destekletmenin zor olacağı bellidir. Taklalar kaçınılmaz olur. Kırk takla gerekir.
AKP, HALKA VE TALEPLERİNE DÜŞMANKıvanç, “halktan kopukluk”a, kitlelerin eğilimleri ve taleplerinin önemine vurguyla, madem halk AKP’ye teveccüh gösteriyor, örneğin referandumda önemli bir çoğunlukla AKP’nin öneri ve tutumlarına “evet” diyor, öyleyse AKP destekçiliği yapmak gerek demeye getiriyor. Açıkça diyor.Sosyalistliğin de devrimciliğin de “ayağı yerden kesiklik” olmadığı, sosyalizm demenin tek başına kuşkusuz yeterli olmayacağı, halkın taleplerinden hareket etmek gerektiği tabii ki doğru. İş talebini destekler, hareket noktası edinirsiniz, esnek çalışmanın kaldırılmasını istersiniz işçilerin sorununu sahiplenecekseniz ya da sendikal özgürlük, grev hakkı vb. talepleri için mücadelenin geliştirilmesine katkıda bulunursunuz. Özgürlükler için mücadele edersiniz, eşitlikse, Kürtlerin, Alevilerin eşitlik taleplerini desteklersiniz. Ama kalkıp “halkın eğilim ve talepleri” deyip buradan AKP destekçiliği çıkarırsanız, bu ne Lenin’in ne Marx’ın şahitliğine dayandırabilirsiniz. Onların defterlerini dürüp bir kenara koydukları Kautsky, Mortov, Togliatti gibilerine müracaat etmeniz gerekir.
DEĞİŞECEK OLAN HANGİ İKTİDAR?AKP destekçiliği için, Marksizmi ve onun sınıflar mücadelesi öğretisini, iktidarın sınıf niteliğine ve devrim için bir sınıf iktidarının değişmesi ihtiyacına vurgusunu değiştirmek zorunda kalırsınız. Burjuva diktatörlüğüne karşı mücadele yerine “memleketin asli sorunu olan derin devlet diktatörlüğü rejiminin değişmesi”ni geçirir, buna “yol açabilecek gelişmeler yaşandığı”nı, ve bunu desteklediğinizi söylersiniz! Neyse “derin devlet diktatörlüğü”? Hangi sınıfınsa? Tabii ki “sınıfsız”dır! “..Halkın seçtiği siyasi iktidar ile İttihatçı rejimin bekçisi ordu arasındaki kaçınılmaz çatışma”, size göre bütün tutum almaları tayin edecek temel karşıtlık olur, pozisyonunuzu buradan alıp, burjuva diktatörlüğünün yürütme komitesi olup olmamasına önem vermeden gerici burjuva hükümeti desteklemeyi seçersiniz. Adını da sosyalistlik, devrimcilik takarsınız! “Siyasi iktidar” dediğiniz şeyin bir sınıf iktidarı olduğunu ve tam da halkın taleplerinin elde edilebilmesi için devrilmesi mücadelesinden kaçınılamayacağına boşverir, “kaçınılmaz”ın onunla onun yürütücülüğünü yaptığı düzenin bekçisi olan ordu arasındaki çatışma olduğu hayalini yayarsınız.Ancak AKP destekçiliği koşullarında “Antepli esnafla, Bursalı benzinciyle, mahalledeki otoparkçıyla, ‘ben komünistim’ diye de açık açık belirterek gayet iyi anlaşabildiğinizi ileri sürersiniz. Bu “halk”ın arasında TEKEL işçisi yoktur ama... Grev hakkı olmadan üç kuruşluk zamma ve performans değerlendirmesine karşı çıkan öğretmen, sağlıkçı vb. yoktur. Paralı sağlık ve eğitimden bizar olan emekçiler, işsizler yoktur. Rafları boşalan esnaf da yoktur. Siz herhalde Bahçeli’nin yanı sıra Erdoğan’ın da hız verdiği şovenizmden etkilenerek şurada burada Kürtlere saldırıp linç peşine düşenlerle ve birkaç gün önce resim galerilerine saldıranlarla iyi anlaşıyorsunuzdur.Bir de “sosyalistliğin devrimciliği telef oldu. Silkinip bizi sosyalist yapan şeyin özünü yeniden kavramaya çalışmazsak sonumuz kötü” dersiniz! Yani titreyip kendimize dönmezsek” öyle mi?Sorun ne kavramaktadır ne de projelerde! En başta işçi sınıfına bağlanmakta, işçi ve emek hareketinin ilerlemesinde ve hem sosyalizmi hem de devrimciliği orada aramaktadır. Ayaklar ya buraya basılacaktır. Ya da ipini çoktan kırmış Tarafçı liberaller gibi desteklenecek bir burjuva gerici mihrak bulunacaktır. Bu eski bir hastalıktır. Egemenlerin bir bölümünü destekleme. En çok Aydınlıkçılar yapardı. Geldikleri nokta Ergenekon dosyalarıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder