30 Aralık 2010 Perşembe

Bütün yollar Roma'ya çıkmaz

Elveda Batılılaşma, elveda hukuk, elveda demokratik sistem!
Bazı kesimlerin kimliksel aidiyetlerinin tabanını korumak için sağlam gerekçelere dayandırmadan reddetmelerine rağmen, en aşağı 16. yüzyıldan bu yana bütün dünyanın temposunu ve rengini veren, ölçüt olarak alınan ve bütün kıyas ile atıfların yöneldiği uygarlık Batı Avrupa'dadır. Çok uzun bir süreç içinde yoğrulmuş ve halen yoğrulmakta olan oluşumdur.

Batı uygarlığının temelini birey-insan meydana getirir. Doğumdan getirdikleriyle hayatı boyunca kazandığı hakların bir manzumesi olan bu birey, bir çokluğun bir birimi değildir, çünkü diğer bireylerle özdeş değildir, yalnızca haklar küresinde eşittir. Bunun siyasal ve kamusal alandaki karşılığı da, haklarını güvenceye almak için siyasetin öznesi olan birey-yurttaş olmaktadır.

Batı'nın, dünya tarihinde ilk ve son kez 'birey'i ortaya çıkaran uygarlık odağı olmasının kökeninde, kendine özgü tarihsel oluşumu yer almaktadır. Kökü Rönesans'a kadar geri giden, ama asıl vurgusunu 19. yüzyılda kazanan derinleşmiş bir inanca göre, Batı kendi kökenini Eski Yunan'da bulmaktadır. Aslında Eski Yunan 'şehir-devletler'i kamusal ve siyasal alanın ortaya çıktığı yerler oldularsa da ekonomi, siyaset ve toplumsallık küçük bir azınlığın (erkek, özgür, toprak sahibi, yurttaş, yani demos) denetiminde olduğu için gerçek kökeni başka bir yerde aramak gerekmektedir.

Çok sayıda saygın bilim adamının, kanaatler ve inançlarla değil, kanıtlar ve gerçeklerle ilgilenmeleri sonucu bugün artık bildiğimiz üzere, Batı'nın kökeni Roma'dadır. Roma'nın çöküşünün ardından yaşanan feodalite, Rönesans, Aydınlanma süreçleri, bugünkü Batı uygarlığını bu temel üzerinde inşa etmişlerdir. Ve Roma'nın Batı uygarlığı içinde izi hemen, dolaysız ve çok net bir şekilde görülen katkısı, Roma hukuku olmaktadır. Çok açıkça, bugün Batı hukuku tamamen Roma'nın geliştirdiği ölçütler üzerinde yükselmektedir.

Roma da, tıpkı Eski Yunan'da olduğu gibi bir şehir-devlet olarak ortaya çıkmıştır, ancak Eski Yunan'ın tersine genişleyen bir yapılanma içinde tüm Akdeniz dünyasını kapsayan devasa bir siyasal varlık haline gelme süreci içinde, gene Eski Yunan'dan farklı olarak çok sayıda etnisite, dil ve dini birarada yaşatma durumunda kalmıştır. Bunun sonucu olarak Roma hukuku, diğer tüm hukuklardan farklı olarak, kendine destek tabanı olarak din, kutsal hükümdar, değişmez ilkeler değil de 'birey'i almıştır. Bu da insanı (birey olarak) esas alan hukukun, yasa önünde eşitlik, kamusal alan, ifade özgürlüğü, eleştirel akılcılık, özel mülkiyete dayalı serbest ekonomi ilkelerine ulaşmasına yol açmıştır. Roma hukukunun inşa ettiği bu yol, bugünkü Batı uygarlık ve hukukuna doğru uzanacaktır.

Roma hukukunun temel özellikleri, aynı zamanda bugün Batı sisteminin dayanağı olan temel ilkelerin birçoğunu meydana getirmektedir. Bunların başında dinsel (fas), örfi (mos) ve hukuki (ius) alanların birbirinden ayrılması gelmektedir. İnsanlık tarihinde böyle bir ayrıma sahip başka bir hukuk sistemi yoktur. Diğer bütün hukuklar bu üç ögeyi birarada ve din şemsiyesi altında tutarlar. Örneğin İslam hukuku, tamamen kelam'a, yani Kuran'a dayanır ve Kuran'ın lafzı gereği bu üç alan birbirinden ayrılmadan dinsel bir bağlam içinde bütünleşir.

Roma hukukunun tüm Batı sistemini ve dolayısıyla bütün dünyayı derinden etkileyen ikinci özelliği, kamu hukuku (ius publicum) ile özel hukuku (ius privatum) birbirinden ayırmasıdır. Bu temel özellik, birey haklarının, hukuk devletinin, özgürlük ve demokrasinin kavramsal ve fiili düzeyde oluşturulabilmelerinin temelinde yer almaktadır. Bu ayrım ile kamunun (devletin de) hakkı birey hakkının önüne ancak nadiren geçebilmektedir. Oysa İslam hukuku da dahil diğer bütün hukuklarda, bireyin haklarını kamuya, yani devlete veya hükümdara karşı savunmak olanaksızdır.

Üçüncü çok önemli özellik olarak, Roma hukuku fiili durumla hukuku birbirinden ayırmaktadır. Yani bir hakkın fiili bir durum karşısında kaybedilmemesini sağlayan bu özellik, bütün hak ihlâllerini önleyebilme veya giderebilme niteliğiyle, gene dünya hukuk sistemleri içinde tektir. Bütün bunlara bir de, Roma yasalarının ilahi kaynaklı olmayıp bizzat yurttaşlar tarafından yapıldığı, yani değişebilir oldukları eklendiğinde, Roma hukukunun bugünün Batı uygarlığının temel taşlarından biri olduğu hemen ortaya çıkacaktır.

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), hukuk fakültelerinde Roma hukuku anabilim dalı bulunması zorunluluğunu kaldırdı. Bu alanda artık bilim adamı yetişemeyecek ve yeni hukukçular giderek Roma hukuku bilgisinden mahrum kalacaklar. Elveda Batılılaşma, elveda rasyonel ve pozitif hukuk, elveda haklara dayalı demokratik sistem!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder