1 Şubat 2011 Salı

Direnmek eşkıyalık değildir

Başbakan Erdoğan, 10 CHP’li milletvekilinin bildirisi nedeniyle CHP’yi eleştirirken “Direnmek eşkıyalıktır” dedi. CHP’li vekiller gerçekten direnir mi bilinmez. Ancak yanı başımızda direnen Tunus ve Mısır halklarının “eşkıyalık” yaptığını söylemek kolay olmasa gerek.

CHP’li 10 milletvekili bir bildiri yayınladı. Vekiller, bildirilerinde halka “meşru direniş” çağrısı yaptı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bildiriye verdiği yanıtta direniş çağrısı yapanları “eşkıyalık”la suçladı. Erdoğan, “CHP’li milletvekilleri bir araya geliyor bir bildiri yayınlıyor. Dikkatinizi çekiyorum, halkı sokak sokak, mahalle mahalle direnmeye çağırıyorlar. Böyle bir sorumsuzluk olur mu? (…) Sokak sokak, mahalle mahalle direnmek ne demek? Eşkıya mısınız siz?” dedi.

Erdoğan, konuyu tartışmayı sürdürdü. Sonraki konuşmalarında Erdoğan, direniş fikri için şunları söyledi:

“Aynı CHP, bugün insafsızca halkı galeyana getirmekten sokağa dökmekten bahsediyor. Eşkıyalığa teşvik edebiliyor.”

“Siz nasıl demokratsınız. Sokaklara dökülün ne demek. Sandığımız yok mu?”

“Siz daha önce de sokaklara döktünüz, ordu göreve diye kendi aczinizi ortaya koydunuz.”

“Bu direniş işi nereden çıktı, bu eşkıyalık sevdası nereden çıktı?”

“İktidara geleceğini, oylarını artıracağını düşünen biri çıkar da eşkıyalığı, terörizmi, anarşiyi över mi?”

Tüm dünya tarihi, zalime karşı isyan edenlerin, muktedir tarafından “eşkıyalık”, “teröristlik”, “anarşistlik”le suçlandığı örneklerle doludur. Ne zaman halktan birileri haksızlıklara karşı bayrak açsa, haksızlıkların kaynağı olan iktidar, isyan edenleri bozgunculukla suçlamıştır.

Başbakan Erdoğan konuyu CHP’ye yüklenmenin fırsatı olarak bilse de, aslında konuşmalarının özünde direniş fikrini eşkıyalıkla eşitleme arayışı vardı.

Erdoğan sadece direnişi eşkıyalıkla eşitlemekle kalmadı. Ancak demokrasi istemeyenlerin sokaklara dökülebileceğini söyleyerek, direnişten yana olanları anti-demokratlıkla itham etti. Yine sokaklara dökülenlerin “ordu göreve” dediklerini ortaya atarak, direnişten yana olanları darbecilikle suçladı. Başbakan, direnişçileri “terörist” olmakla da suçladı.

Baskının olduğu yerde direniş olur
Erdoğan direniş fikrini istediği kadar yaftalasa da, tarih boyunca baskıların olduğu yerde direniş de ortaya çıkmıştır. Türkiye tarihi de böyle örneklerle doludur. Hızır Paşa’ya bayrak açan Pir Sultan Abdal, Bolu Beyi’ne boyun eğmeyen Köroğlu, sergiledikleri direniş sayesinde yüzyıllardır halkın sözlü tarih geleneğinde önemli yere sahip oldular.

Dahası, unutturulmaya çalışılsa da Erdoğan’ın başbakanı olduğu cumhuriyet de direniş sayesinde kuruldu. Vatanın işgaline isyan eden on binlerce insan, direnişe katılmak üzere Anadolu’ya geçtiğinde, İstanbul’daki padişah saraydan Anadolu’dakileri “eşkıyalıkla” suçlamıştı.

Erdoğan’dan manidâr örnek
Başbakan Erdoğan, direnişe karşı çıkarken örnek olarak Adnan Menderes ve Demokrat Parti dönemini verdi. Erdoğan, “Bunlar rahmetli Adnan Menderes döneminde de işte aynısını yaptılar. Milletin teveccühüne bir türlü mazhar olamadıkları için türlü kampanyalarla, türlü sokak eylemleriyle darbeye zemin hazırladılar, darbeye çanak tuttular, darbecileri alkışladılar” dedi.

DP’nin tek parti iktidarı döneminde özellikle gençliğin eylemleriyle başlayan direniş, Menderes hükümetinin baskıcı uygulamalarına karşı girişilmişti. Direnenler, kendilerine verilmeyen haklarını istiyorlardı. DP yönetimi, oy çokluğuna sırtını yaslayarak her türlü baskıyı uygulayabileceğini düşünmüştü. Menderes’in kötü şöhretli “Ben odunu bile Başbakan seçtiririm” sözü, Erdoğan’ın sürekli oynadığı “halk desteği” kartıyla aynı paralellikteydi. Ancak halk, baskılara isyan etti.

Tunus ve Mısır’dakiler de eşkıya mı?
Erdoğan’ın direnişçileri eşkıyalıkla suçladığı dönemin, Arap ülkelerinde halkların baskıcı yönetimlere isyan bayrağı açtıkları döneme denk gelmesi de manidâr oldu. Başta Tunus ve Mısır olmak üzere, birçok Arap ülkesinde halk, haklarını ve özgürlüklerini almak için hükümetlere karşı isyan etti.

O ülkelerde de hükümetler seçimle işbaşına gelmişler, hatta AKP’den çok daha fazla, yüzde 80’lere varan oy desteğiyle seçilmişlerdi. Ancak seçim sistemi ve hükümetin uygulamaları baskıcı, faşizan olduğu sürece isyan, direniş her zamanki gibi haklıydı. Tunus halkı ayağa kalkınca, baskının başındaki Bin Ali her beş kişiden birinin oyunu aldığı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

Erdoğan’ın CHP’li vekillerin direniş çağrısına “eşkıyalık” diyerek bu kadar sert çıkmasının altında, aslında CHP’ye yüklenme isteği değil, halkın isyanından korkusu yatıyor. Hükümet, AKP’ye yönelik öfkenin isyana dönüşmesinden çekiniyor.

Ancak zulmün olduğu yerde direniş olur. Baskılara karşı direniş, her zaman haklıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder