24 Temmuz 2010 Cumartesi

Kadınlar zenginleşiyor


Şirketler kadınları dikkate alsalar, iyi ederler.
Rana Foroohar
2010-06-20

Yeni "Sex and the City" filmini gören herkes (ki filmi tavsiye ediyor değilim) kadın karakterlerin aksesuarlarında ilk bakışta göze çarpmayan değişimi fark etmiştir. Hayır, Manolo ayakkabılardan Louboutin stiletto'larına geçişi kastetmiyorum. Carrie ve arkadaşları, Mac bilgisayarlarını da Hewlett-Packard'ın ürettiği Vivienne Tam tasarımı "dijital el çantası" dizüstü bilgisayarlarla değiştirmişler. Bilgisayarlar göz kamaştırıcı; zarif, piyanoyu andıran klavyeleriyle güzel makyaj kutularına benziyorlar. HP açısından en önemlisi ve bu bilgisayarların ekstrası, çok arzulanan bir moda ürünü olması. Fiyatları, muadil ürünlerin yaklaşık iki katı; 599 dolardan başlıyor, bu da daha yüksek kâr marjı anlamına geliyor. Ve rekabetin kızıştığı bu ortamda kadınlara hitap ederek para kazanılacağını fark eden yegane firma HP değil. Finansal krizden önce dahi, kadınların harcama gücü hem zengin hem de fakir ülkelerde artıyordu. Ekonomik darboğaz bu trendi özellikle de ABD'de hızlandırdı. Daha çok sayıda (finansal hizmetler ve üretim gibi en büyük darbeyi alan alanlarda çalışan) Amerikalı erkek işini kaybederken kadınlar daha çok sayıda iş kurdu. Erkeklerle kadınlar arasındaki maaş farkı azalmaya devam etti. ABD'de çift gelirli hanelerin yüzde 35'inde kadınlar kocalarından daha fazla para kazanıyor. Beş yıl önce bu oran yüzde 28'di. Trendin devam edeceği varsayılırsa 2024'te ortalama bir kadın ortalama bir erkekten daha çok para kazanıyor olacak. Şaşırtıcı olan, birçok şirketin bunu fark edememesi. Yeme içme, paketlenmiş mal ve giyim kuşam gibi kadınlara aşikâr biçimde en çok hitap eden sektörler, çekirdek müşterilerine hizmet etmekte başarılı. (Birkaç yıl önce kadın bedeninin her halini takdir eden Dove reklamlarını hatırladınız mı? Sabun satışlarını yüzde 600 arttırmışlardı.) Ancak aralarında otomobil, seyahat, sağlık hizmetleri ve tüketici elektroniğinin de bulunduğu pek çok endüstride, satın alma kararlarını veren kişi konumunda olsalar bile, hâlâ ürün geliştirme ve pazarlama süreçlerinde kadınlar ihmal ediliyor. Kadınların ekonomik gücünü anlatan Influence kitabının yazarı, nüfus istatistikleri araştırmacısı Maddy Dychtwald, "En tepedeki firmalardaki bu kararları verenlerin büyük çoğunluğu hâlâ yaşlı erkekler," diyor. Teknolojide Apple'ın ulaştığı başarı bazı değişiklikleri zorunlu hale getirebilir. Boston Consulting Group'un ortaklarından Michael J. Silver-stein, "Teknoloji arenasında para kazanan yegane şirketin Apple olması tesadüf değil," diyor. "Güzel şeyler üretiyorlar ve güzel şeyleri çok daha pahalıya satabilirsiniz." BCG'ye göre Apple, kadınların bütün ürün kategorilerinde en çok tercih ettiği marka. Dijital el çantası atılımından önce HP pek az sayıda kadın ürün tasarımcısı çalıştırıyordu. Şimdi sayıları eşit ve şirket kadınlara yönelik ürünlerindeki daha iyi cilalanmış, duyumsal açıdan daha çekici bileşenler ve daha iyi ışıklandırma gibi ana özelliklerini bütün ürünlerine uyguluyor. Nintendo, form tutma hedefine odaklanmış Wii oyunlarını kadınlara satmakla zekice bir iş yapıyor. Best Buy, Apple usulü, kadın müşterilerin beğenisini kazanmak için sistemine bir konsiyerj hizmeti eklemiş. Finansal hizmetler endüstrisi bunları bir kenara not etse iyi olur. Bu endüstri, Silverstein'a göre kadınların ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir numaralı alan. Kadınların yüzde 70'inden fazlası, emekliliklerinde kullanacakları tasarruf hesaplarına sahipler, ev satın alanlar arasında da evli çiftlerin hemen ardından ikinci en büyük grubu oluşturuyorlar. Para ve yatırım alanlarında oldukça farklı düşünmelerine karşın, yine de bireysel bankacılık hizmeti veren kurumların neredeyse hiçbiri özel olarak kadınlara yönelik pazarlama yapmıyor. (Risk alma konusunda kadınlar erkeklere oranla çok daha isteksizler ve ev satın almak, emeklilik planı yapmak ve hisse seneti seçmek gibi finansal kararları ayrı ayrı vermek yerine birlikte almak istiyorlar.) İngiltere'de finansal hizmetler alanındaki en önemli oyunculardan biri de, kadınların yiyecek alışverişlerinde güvendikleri, daha sonra tasarruf hesapları ve araba sigortalarını da emanet ettikleri market zinciri Tesco. Karar verme sürecine katılmadıklarını hissettikleri için kocaları öldükten sonra çalıştıkları bankaları değiştiren kadınların oranının yüzde 70 olduğunu öğrendikten sonra Citibank, ABD'de Women & Co isimli bir birim açtı. Bu birim kadınların yaşam döngüsüne (çocuklar için zaman yaratmak durumunda olmak, erkeklerden daha uzun yaşamak gibi) uyan stratejiler belirliyor. Web sitesi ortalama bir komisyoncununkinden daha erişilebilir bir görünüşe ve hisse sahip. Zekice bir hamle: Gelecek on yıl içinde kadınlar dünyada kazanılan gelirin çoğunluğunu kontrol ediyor ve 800 dolarlık altın topuklu ayakkabılardan çok daha fazlasını alıyor olacaklar.

17 Temmuz 2010 Cumartesi

timsah avcısı öldü






‘Timsah avcısı’ Steve Irwin öldü
“Belgesel seyircilerinin” yakından tanıdığı dünyaca ünlü “timsah avcısı” Steve Irwin, dalış seferi sırasında bir vatoz tarafından göğsüne ölümcül darbe alıp yaşamını yitirdi.



BRİSBANE - Hayatını vahşi doğaya adayan Avustralyalı “timsah avcısı” Steve Irwin, denizaltında çekim yaparken talihsiz bir kazaya kurban gitti. 44 yaşındaki Irwin, son kez kamera karşısına geçtiğinden habersiz, Büyük Mercan Kayalıklarında sualtı belgeseli çekiyordu. Birkaç yüz voltla çarpabilen ve hatta öldürebilen vatoz balığına çarpan Irwin kalbine ölümcül darbeyi aldı.


Irwin, vahşi yaşama olan ilgisi ve Avustralya’da ilk kez 1992 yılında yayımlanan “Timsah Avcısı” adlı programıyla tanınıyordu. Irwin’in programı Discovery Channel’da da yayımlanmıştı.


Avustralya hayvanat bahçesini turistlerin ilgi odağı haline getiren Steve Irwin’in kamuoyundaki imajı 2004 yılında sarsılmıştı. Irwin, hayvanat bahçesinde büyük bir timsahı beslerken bir kolunda oğlunu tutması nedeniyle tepki toplamıştı. Oğlunu tehlikeye sokmadığını belirten Irwin, güvenlik kurallarını ihlal etmekle suçlanmaktan kurtulmuştu. Irwin daha sonra Antarktika’da belgesel çekerken penguenlere, bir ayıbalığına ve kambur balinalara çok yaklaşmakla suçlanmıştı. Yine yanlış bir şey yaptığını inkar eden Irwin hakkında soruşturma açılmamasına karar verilmişti.ABD’li Terri Irwin ile evli olan Steve Irwin’in 8 yaşında bir kızı ve Aralık ayında 3 yaşına girecek olan bir oğlu bulunuyor.

13 Temmuz 2010 Salı

Kocamı nasıl terbiye ettim?


NEW YORK - Mutfakta bulaşık yıkarken, kocam sinirli bir şekilde yaklaştı ve "Anahtarlarımı gördün mü?" diye hırladı. Sonra yüksek sesle iç çekip, köpeğimiz Dixie'yi de yanına alarak odadan çıktı. Eskiden olsaydı musluğu kapatıp, kocamla anahtar avına çıkar, bir yandan da ona "Merak etme, bulacağız" gibi teselli sözleri söylerdim. Ne var ki, bir süre sonra anahtarların kaybolması gibi basit bir mesele, başrollerinde bizim oynadığımız öfke dolu bir drama dönüşürdü. Şimdi ise dikkatimi elimdeki bulaşıklara veriyorum. Arkamı dönmüyorum. Tek kelime etmiyorum. Bir yunus bakıcısından öğrendiğim tekniği deniyorum. Kocamı seviyorum. Ama o gayet unutkan, çoğunlukla bir yerlere geç kalan ve değişken yapıya sahip biri. Ben mutfakta bir şeyler yaparken o çevremde dolanır ve New Yorker'daki makaleyi okuyup okumadığımı sorar. Arkasında mütemadiyen çöpler bırakır. Önemli bir şey söylediğimde geçici sağırlığı tutar da ne zaman kendi kendime homurdansam beni duymayı başarır, "Ne dedin sen?" diye bağırır. Bunlar, ayrılığı ya da boşanmayı gerektirecek kadar önemli olmayan, ufak tefek sinir bozucu unsurlar. Ama hepsi bir araya geldiğinde, Scott'a olan aşkımı matlaştırıyor. Bu yüzden onu biraz dürtmeye ihtiyacım vardı. Evliliğimizin köşelerini biraz yumuşatmak için bir danışmana gittik. Danışman sürekli ne kadar iyi iletişim kurduğumuz konusunda bize iltifatlar yağdırdı. Sanırım haklıydı. Birlikteliğimiz birçok başka çiftinkinden daha iyiydi. Kocamı eleştirmekten vazgeçip olduğu gibi kabul etmeye çalıştım.
'Koca'ya yaklaştırma tekniği Sonra olağanüstü bir şey oldu. Egzotik hayvan terbiyecileri üzerine yazmakta olduğum bir kitap için birçok hayvan terbiyecisiyle görüştüm. Aralarında sırtlanlara parmak üzerinde dönmeyi, pumalara tırnaklarının kesilmesi için pençelerini uzatmayı ve babunlara kaykay yapmayı öğretenler vardı. Sonunda bu tekniklerin, inatçı ama sevimli bir başka tür üzerinde de işe yarayabileceğini gördüm: Kocam... Egzotik hayvan terbiyecilerinden öğrendiğim temel şey şuydu: Beğendiğim davranışı ödüllendirmeli, beğenmediğim davranışı görmezden gelmeliydim. Sürekli eleştirerek bir denizaslanına burnunda top çevirmeyi öğretemezdiniz, bu 'koca'da da geçerliydi. Eve döndüğümde, Scott'a sepete attığı bir kirli gömlek için teşekkür etmeye başladım. Eğer iki tanesini atarsa onu öptüm. Yerdeki çamaşırın üzerinden yürüyüp geçtim ve tek kelime söylemedim. Öte yandan, benim takdirimi aldıkça yerdeki yığınlar azaldı. 'Yaklaştırmalar' denilen tekniği kullanıyordum. Bu, yeni bir davranışı öğretirken küçük adımları ödüllendirmek anlamına geliyor. San Diego, Sea World'de bir yunus terbiyecisi beni 'en az tepki sendromu' (LRS) ile tanıştırdı. Bir yunus yanlış bir şey yaptığında eğitimci ona hiçbir şekilde cevap vermiyordu. Birkaç saniye öylece durup yunusa bakmamaya dikkat ediyordu. Sonra çalışmaya dönüyordu. Buradaki düşünceye göre, herhangi bir tepki, olumlu ya da olumsuz bir davranışı alevlendirir. Eğer bir davranış hiç tepki almazsa ölür gider.
O da bana LRS uyguluyor Eğitim teknikleri çok iyi iş gördüğünde, ne yaptığımı ona söylememeye dayanamadım. Kendisini hakarete uğramış hissetmedi. Büyülendi. Teknikleri ve terminolojiyi hemen kaptı. Geçen güz, orta yaşlarımda diş telleri takmam gerektiğini öğrendim. Hem gülünç, hem acı vericiydiler. Sık sık ve yüksek sesle şikâyet ediyordum. Scott, alışacağımı söyleyerek teselli etmeye çalıştı. Bir sabah, ne kadar rahatsız olduğuma dair tirada başlamışken Scott, hiç tepki vermeden bana baktı. Bir süre sonra neler olduğunu fark ettim, "Sen bana LRS uyguluyorsun değil mi? Kabul et!" dedim. Sonunda gülümsedi ama LRS işe yaramıştı bile. O da beni eğitmeye başlamıştı.

Başı açık kadına tecavüz edip öldürdüler


Başı açık kadına tecavüz edip öldürdülerİran'da Besiç militanları, otomobille giderken durdurdukları 26 yaşındaki başı açık kadını önce tutukladı, sonra tecavüz ederek öldürdü.İran'da kılık kıyafet kurallarına uymayan gencecik bir kadın ülkenin en tehlikeli güvenlik birimi olan Besiç militanları taarfıdan tecavüz edilerek öldürdü. Tebriz kentinde yaşanan olayda 26 yaşındaki Elnaz Babazade, otomobiliyle seyahat ediyordu. Besiç militanları tarafından kılık kıyafet kurallarına uymadığı için tutuklandı. Beziç militanlarının emirlerine karşı çıkan kadın kafasına silah dayanarak zorla aracından çıkartıldı. İki besiç üyesi kadına oracıkta tecavüz etti ve danha sonra da öldürerek yakınlarda bulunan bir mezarlığa attı. HRANA isimli birim şimdi bu cinayeti araştırıyor. Besiç militanları reformcuların sembolü olan Nida'yı da öldürmüşlerdi.

Türkeşlerde miras kavgası


Alparslan Türkeş’in milyonluk serveti çocuklarını birbirine düşürdü.Alparslan Türkeş'in çocukları arasında paylaşılamayan milyonluk mirasın peşine şimdi de Hazine düştü.MHP'nin eski lideri Alparslan Türkeş'in mirasçıları arasındaki kavga nedeniyle 13 yıldır paylaşılamayan milyonlarca liralık servetinin peşine şimdi de Hazine düştü. Ölümünün ardından İngiltere'de trilyonluk hesapları çıkan Türkeş'in adına kayıtlı araziler, evler, yazlıklar ve altınların paylaşımına ilişkin dosya karar için Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne gönderildi.HAZİNE YAKIN TAKİPTE Türkeş'in Nisan 1997'de ölümünün hemen ardından eşi Seval Türkeş, mal varlığı tartışması için mirasçılara, "Masada anlaşalım, Türkeş'in şerefine yakışır şekilde çözelim" çağrısı yaptı. Ancak, bu çağrı yanıtsız kaldı. Türkeş'in ikinci eşi Seval Türkeş'ten iki ve ilk eşinden beş olmak üzere toplam yedi çocuğu bulunuyor. Seval Türkeş'in çocukları Ayyüce ile Ahmet Kutalmış Türkeş ile ilk evliliğinden olan Umay, Günay, Ayzıt Türkeş, Tuğrul Türkeş ve kardeşleri babalarının ölümünden sonra mal varlığı için dava açtı. 1997 esaslı dosya, karar için geçen hafta Ankara 3. Sulh Mahkemesi'ne sunuldu. Hazine de veraset vergisini alabilmek için davanın bir an önce sonuçlandırılması için mahkemeye başvurdu. Seval Türkeş'in avukatları, ilk eşten olan çocukların aleyhine ayrı ayrı alacak davası açarak, banka hesapları, gayrimenkulleri, üzerlerine kayıtlı araçları, kooperatif ve ticaret odalarına kayıtlı şirketlerdeki hisselerine "ihtiyati tedbir" konulmasını istedi. Türkeş'in Deutsche Bank'ın Londra şubesinde bulunan hesabından kızları Umay Güney ve Ayzıt Türkeş'in 242 bin sterlin çektiği iddia edilmişti.MİLYONLUK SERVETİstanbul Yakacık'ta 300 m2 arsa, 360 m2 ev, İzmir Özdere'de 450 m2 arsa, Oran'da ev, Fethiye Anadolu Yapı Kooperatifi'nde bir adet hisse, Ankara'da eşine ait daire, bir adet 1984 mercedes, 1982 Audi otomobil, 25 adet bilezik, 60 cumhuriyet altını, çeşitli bankalarda 142 milyon mevduat, Bandırma'da 400 m2 arsa, Ankara Altındağ'da 613 m2 arsa İzmir Konak'ta daire...

8 Temmuz 2010 Perşembe

nazım hikmet resmen türk vatandaşı



1951’de vatandaşlıktan çıkartılan Nazım Hikmet resmen Türk vatandaşı oldu
ANKARA - 1951 yılında bakanlar kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarılan dünyaca ünlü şair Nazım Hikmet, 58 yıl aradan sonra yine bir Bakanlar Kurulu kararıyla resmen Türk vatandaşı oldu. Bakanlar Kurulunun 5 Ocak 2009 tarihli ve Nazim Hikmet'in vatandaşlığının iadesini öngören kararı, Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Nazım Hikmet'in Moskova'daki mezarının Türkiye'ye getirilmesi konusunda ise girişim yok.
Vatandaşlığa giden yol
Nazım Hikmet'e yeniden vatandaşlık verilmesini kararlaştıran AKP hükümeti, daha önce benzer bir talebi geri çevirmişti. 26 Nisan 2006 günü, TBMM İçişleri Komisyonu'nda Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ele alınırken, CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, Nazım Hikmet'e yeniden Türk vatandaşlığı verilmesi önerisinde bulunmuştu. Tasarıya, "25 Temmuz 1951 tarihli ve 13401 sayılı Bakanlar Kurulu kararının yürürlükten kaldırılmasını" içeren bir fıkra eklenmesini teklif eden Ülkü'nün önerisine, AKP'liler "Bu konuyu hükümete bırakalım" diyerek karşı çıkmıştı. Dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun da, şahsın müracaatı halinde yeniden Türk vatandaşı olunabileceğini söylemesi, "Ölü insan nasıl başvursun?" itirazlarına neden olmuştu. Bülent Ecevit'in başbakanlığı döneminde de Nazım Hikmet'i vatandaşlığa geri almak için hazırlanan kararname, MHP içinde sıkıntı yaratmıştı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin imzaladığı bu konudaki kararname, MHP'li bakanların önüne iki defa gitti. İlkinde sadece Başbakan Ecevit ve Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın imzaları vardı ve MHP'li bakanlar, kararnameyi geri gönderdi. İkincisinde ise imzalar arttı, fakat MHP'li bakanlar, yine "Hayır" diyerek kararnameyi imzalamadı. Nâzım Hikmet'i vatandaşlıktan çıkaran Adnan Menderes hükümeti bu kararı, şairin Resmi Sicil Kaydı'nda yer alan "Mehmet Nazım Ran" adı üzerinden değil de takma adı olan "Nazım Hikmet Ran" adıyla alınmıştı. Nazım Hikmet'e, Mernis sisteminde de "20753206252" numaralı vatandaşlık numarası verildiği belirlenmişti.

CHP'den seçim barajı teklifi


CHP, seçim barajının %7'ye düşürülmesini öngören teklifi TBMM Başkanlığı'na iletti.
CHP, seçim barajını yüzde 7’ye düşüren teklifi TBMM Başkanlığı’na sundu. Teklife göre, geçerli oyların yüzde 7’sinden fazla oy alarak parlamentoda temsil hakkı elde eden siyasi partilerin aldıkları geçerli oyların toplamı yüzde 70’den az ise, oy oranı yüzde yediye en yakın siyasi parti de milletvekili çıkarmaya hak kazanacak.
Teklifi TBMM Başkanlığı'na sunan Okay, teklifin ilk seçimlerde uygulanabilmesi için baraja ilişkin düzenlemenin Anayasanın 67. maddesinin son fıkrası uyarınca, 22 Temmuz 2010 tarihinden önce yasalaştırılması gerektiğine işaret ederek, “Aksi durumda ilk genel seçimlerde ülke barajı yine yüzde 10 olarak uygulanacaktır. Bugün parlamentodaki sandalye dağılımına göre iktidar partisi dışında hiçbir siyasi parti tek başına Anayasa değişikliği teklifi verememektedir. Türkiye’nin büyük bir olasılıkla erken seçime gideceği düşünüldüğünde, Anayasanın 67. maddesinin son fıkrası uyarınca seçim barajının yüzde 7'ye çekilebilmesi için Anayasaya geçici hüküm konulması gerekmektedir” dedi.
Teklifin gerekçesinde, 2002 yılı milletvekilliği genel seçimlerinde seçmen iradesinin, ancak yüzde 53,7’sinin parlamentoya yansıdığına işaret edilirken, "Seçmen iradesinin yarıya yakınının parlamentoya yansımaması, ancak çoğunluk sistemlerinde ortaya çıkabilecek bir sonuçtur. 2002 seçimleri örneği, yüzde 10 ülke barajı uygulamasının her zaman yönetimde istikrar ilkesi çerçevesinde sonuçlar doğurmadığını, aksine temsilde adalet ilkesini işlevsiz kılan sonuçlar doğurabileceğini ortaya koymuştur. Seçim barajının Türkiye’de parlamentonun meşruiyetini tartışmaya açacak sonuçlar doğurması engellenmelidir" denildi.

Hollanda'nın yeni komünist partisi NCPN: Zenginleri afişe edelim!


Hollanda Yeni Komünist Partisi(NCPN) yeni kampanyası ile insanları Hollanda’da bulunan milyonerleri tespit ve afişe etmeye çağırdı.
Hollanda Yeni Komünist Partisi, Hollanda’da ve dahası bütün Avrupa’da yaşanan krizin faturasının halka çıkartılmaya çalışıldığının söyleyerek bununla mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.
Hollanda Yeni Komünist Partisi yaptığı açıklamada “Hollanda hükümeti liberal Avrupa politikalarının peşinden gideren krize neden olanları görmezden gelmektedir. Kapitalist sistemde krize sebep olanlar yerine halk krizin faturasını ödemeye mecbur bırakılmaktadır. Zenginler zenginliklerini arttırırken halk haklarını kaybetmektedir. Kriz döneminde Hollanda’da milyonerler yüzde 15 artmıştır ve buna rağmen kısıtlamalara gidilmektedir” dedi.
Bu bilgilerin kayıtlara geçirilmesini sağlamak için bir çalışma başlatan Hollanda Yeni Komünist Partisi, Hollanda’da yaşayan halkı bu konuda yardıma çağırdı. Özellikle öğrencileri ve konu uzmanlarını yardıma çağıran parti Hollanda’da bulunan milyonerlerin tespit ve afişe edilmesini, ayrıca bu milyonerlerin varlığının topluma kültürel ve sosyo ekonomik açıdan etkilerini de araştrmayı hedefliyor.
Bu araştırmaya destek vermek isteyenler http://www.ncpn.nl/oproep/miljonairs.php adresinde bulunan formu doldurarak Hollanda Yeni Komünist Partisi’ne bilgilerini iletebilirler.

Norveç'te El Kaide tutuklaması


Norveç'in başkenti Oslo'da 3 kişi El Kaide üyesi oldukları ve bombalı saldırı yapmayı planladıkları gerekçesiyle tutuklandı.
Biri Çin'in Uygur bölgesinden, diğeri Özbek, bir diğeri ise Iraklı olan 3 kişi El Kailde üyesi oldukları gerekçesiyle Norveç polisi tarafından tutuklandı.
Tutuklanan kişilerin ABD ve İngiltere'de bombalı eylem hazırlığında olduğu iddia edildi.
Son aylarda ABD'de ve birçok Avrupa ülkesinde "terörist eylemler" gerekçe gösterilerek yoğun güvenlik önlemleri alınıyor.
Norveç'in Afganistan'daki işgal güçleri arasında askerleri bulunuyor.

kadınlar kahvehanesi

Antalya’nın Finike ilçesinde yalnızca kadınların girebildiği, sahibi ve garsonlarının da kadın olduğu “Kadınlar Kahvehanesi”açıldı.
ANTALYA - Özlem Ergün tarafından açılan ve kapısında “Erkekler giremez” yazılı “Kadınlar Kahvehanesi”, gece saat 23.00’e kadar hizmet veriyor.
Kadınların çeşitli oyunlar oynadıkları, sohbet ettikleri kahvehanenin, erkeklerin gittikleri kahvehanelere göre daha gösterişli döşenmesi dikkati çekiyor.Kahvehane işletmecisi Özlem Ergün, küçük bir ilçe olan Finike’de kadınların rahat edebilecekleri bir mekan bulunmadığını söyledi.Denizli’den Finike’ye 3 yıl önce taşındığını anlatan Ergün, şöyle konuştu: “Burası da küçük bir yer olduğu için yapacak hiçbir şey bulamadım. Kadınların böyle bir yere çok ihtiyacı olduğunu hissettim. Uzun zamandır zaten böyle bir yer açmayı düşünüyordum ve burayı faaliyete geçirdim. Kadınlar, mekana yoğun ilgi gösterdi. Kahvehanenin açılmasından memnun oldular. Kadınlar için bir şeyler yaptığım için çok mutluyum.” Selma Ulutaş adlı kadında uzun süre önce kendisinin de kadınlara yönelik bir kahvehane açma fikri olduğunu belirterek, “2 yıl önce böyle bir düşüncem oldu, ama cesaret bulamadım. Özlem Hanım’ı takdir ediyorum” diye konuştu.Güzellik uzmanı Emel Ergün ise kadınlar kahvehanesini “stres atılan yer” olarak nitelendirerek, “Huzuru, mutluluğu, rahatlığı her şeyi burada buluyorum. Okey oynuyoruz. İş yorgunluğumu atıyorum, rahatlıyorum” dedi.Kahvehanenin üst katında evi bulunan Huriye Acur ise “Bu kahvehane çok iyi oldu. Boş zamanımda buraya gelerek çay ya da kahvemi içiyorum. Bu arada stres atmış oluyorum. Burada dinlendikten sonra evimdeki işlerimle ilgileniyorum. Kahvehanenin üst katında oturduğum için sık sık buraya uğruyorum” diye konuştu.Hemşire Yeliz Yapan, böyle bir mekanın hizmete girmesinden mutlu olduğunu, arada bir burada dinlendiğini belirtti.Hamide Ulutaş da fırsat buldukça kahvehaneye gittiğini ifade ederek, “Kızımla geliyorum. Stres atıyorum. Gayet memnunum” dedi.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

gürcistanda stalin heykelleri yıkılıyor.




Stalin’in doğduğu köyde heykelleri birer birer yıkılıyor Gürcistan’ın Gori kentinde bulunan eski Sovyetler Birliği lideri Jozef Stalin’in anıtının yıkıldığı bildirildi. Gürcistan hükümet yetkilileri, milyonlarca masum insanın ölümünden sorumlu tutulan Stalin’in heykelinin meydandan kaldırılmasının şart olduğunu belirtti.Gori kentinde bulunan eski Sovyetler Birliği lideri Jozef Stalin’in anıtının hükümet yetkililerince kaldırıldığı beliriliyor.Stalin’e ait anıtın hükümet yetkilileri tarafında gece yarısı gizlice bir kamyona yüklenerek götürüldüğü kaydedildi.MÜZEDE SERGİLECEK Stalin’in doğum yeri olan Gori’de, eski liderin çok sayıda yandaşları bulunuyor. Böylece eski Sovyetler Birliği topraklarında yükselen son büyük boy Stalin heykeli de kaldırılmış oldu.6 metrelik dev heykel, bundan sonra kentteki Stalin müzesinde sergilenecek. Heykel Gori’nin ana meydanına 1952 yılında dikilmişti.


MİLYONLARCA KİŞİNİN ÖLÜMÜNDEN SORUMLU TUTULUYOR Gürcistan hükümet yetkilileri, milyonlarca masum insanın ölümünden sorumlu tutulan Stalin’in heykelinin meydandan kaldırılmasının şart olduğunu açıkladı. Yetkililer, Stalin heykelinin yerine, 2008 yılında Rusya ile yaşanan savaşta ölenler için anıt yapılacağını açıkladı.Gürcistan 1991’de bağımsızlığını kazandığında ülkenin dört bir yanındaki Lenin heykellerini parçalanmış, ancak Gori halkı Stalin heykellerine dokunulmasını engellemişti.

Çin Komünist Partisi'nin üye sayısı 78 milyon

Türkiye'nin nüfusu Aralık 2009 itibariyle 72.5 milyon. Çin Komünist Partisi'nin ise üye sayısı Türkiye nüfusundan yaklaşık 5.5 milyon daha fazla. Komünist Partisi'ne geçen yıl 20 milyon kişi üye olmak istedi ancak bunların sadece yüzde 10'u kabul edildi.
Dünyanın en büyük siyasi partisi olan Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) üye sayısı 77 milyon 995 bine ulaştı.
ÇKP Merkez Komitesi Örgütlenme Bürosu Başkan Yardımcısı Vang Çinfeng, üye sayısının Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1949 yılına göre 116 kat arttığını belirtti.
20 MİLYON ÜYE OLMAK İSTEDİ
Çinli yetkili partiye üyelik için geçen yıl 20 milyon kişinin başvurduğunu ancak bunların yalnızca yüzde 10'unun üyeliğe kabul edildiğini söyledi.Üye sayısı Almanya'nın nüfusuyla aynı olan ÇKP, yönetici elitler arasına girmenin bir aşaması olarak görülüyor.Yüzde 20 kadarı kadın olan ÇKP üyelerinin 18.5 milyonu 35 yaşın altında ve 28 milyonu lisans veya lisansüstü eğitim gördü.

lenin'in mumyası










Bolşevik devriminin babası Lenin’in mumyası konusundaki tartışmalar Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasından bu yana devam ediyor.Lenin’in mumyası, öldüğü 1924′ten bu yana mozolede bulunuyor. Başkent Moskova’nın göbeğinde bulunan ve “komünizm tapınağı” kabul edilen mozole, Sovyet döneminde kitleler tarafından ziyaret ediliyordu. Geçmişte, yerli ziyaretçilerin uzun kuyruklar oluşturduğu mozoleyi turistler ve mumya bakım ekibi dışında kimse ziyaret etmiyor artık.
Lenin’in mumyasını canlı tutmak için sürekli ilaçlı-kimyasal maddeli bir bakım yapılıyor. Yıllık bakımı beş yüz bin dolara malolan mumyanın bakımı sürdürülürse, beş yüz yıl daha dayabileceği bildirili

işte stalinin kızı



Sovyet diktatör Josef Stalin'in öz kızı Svetlana Allilyeva ile ilgili yeni yapılacak bir bağımsız belgesel film, dünya tarihine damgasını vuran Stalin'in kızının ABD'nin Wisconsin eyaletinde hala yaşadığını ve sağlığının iyi olduğunu ortaya koyuyor
Belgeselde uzun yıllar boyunca izini kaybettirip, gözden uzak bir hayat yaşamayı başaran Svetlana, belgeselde gizli yaşamıyla ilgili bilgiler veriyor.
Daha önce biRus kanalına da konuşan Svetlana, "Ben 30 yıldır ABD vatandaşıyım ve Rusça konuşmak istemiyorum. Rusya'dan da, Sovyet Rusyası'ndan da nefret ettim. Ve hiçbir zaman oraya dönmeyeceğim!. Ben etnik olarak Rus değilim." ifadelerini kullanmıştı
Belgeselde Svetlana'nın Wisconsin'deki mütevazı yaşamı anılarıyla beraber anlatılıyor

doğu türkistanda çatışma

Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde dün akşam saatlerinde meydana gelen olaylarda polisin müdahaleleleri sonucunda 156 kişi hayatını kaybetti. Olaylarda 828 kişi de yaralandı.

Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde meydana gelen ayaklanma ve sokak çatışmalarında ölenlerin sayısı, resmi rakamlara göre 156'ya yükseldi.
Müslüman Uygurlarla, Çin ırkını oluşturan Hanlar arasındaki çatışmalar, Sincan'ın başkenti Urumçi'nin ardından Kaşgar kentine de sıçradı.
Bölgede onyıllardır meydana gelen bu en büyük çatışmalarda 800'den fazla kişi de yaralandı.
Uygurlar, Hanların Sincan'a göç ederek mesleklerini, doğal kaynaklarını ellerinden aldıklarını, kendi topraklarında azınlık durumuna düştüklerini savunuyor.
Çatışmalarda ölenlerin bir çoğunun Han olduğu belirtiliyor. Hastaneye kaldırılanların da 233'unun Han, 39'unun Uygur olduğu bildirildi.
Görgü tanıklarının verdiği bilgiye göre olaylar, geçen ay bir fabrikada öldürülen iki Uygur işçinin katillerinin cezalandırılması isteğiyle, dün düzenlenen gösteride başladı. Polisin barışçı gösteriye kuvvet kullanarak müdahale etmesiyle de yayıldı.
Bölgede internet haberleşme siteleri ile cep telefonları kesik, diğer internet sitelerine de güçlükle ulaşılıyor.
Kaşgar kentinde de olayları protesto için 300 kadar kişi gösteri düzenlendi. Gösteride olay çıkmadığı bildirildi.
Çin, ayaklanmalarla ilgili olarak Washington'da yaşayan, Dünya Uygur Kongresi'nin başındaki Uygur bir iş kadınını suçluyor.
Sincan'daki olaylar, uluslararası çevrelerde de kaygıyla izleniyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, hükümetlerin, halkın protesto hakkına saygı duyması gerektiğini söyledi. Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü de gelişmeleri kaygıyla takip ettiklerini duyurdu.
Gözlemciler, Sincan bölgesinin doğal gaz, petrol ve maden yatakları bakımından zengin olduğuna, Çin'in en büyük pamuk ve domates tarlalarının bu bölgede bulunduğuna dikkat çekiyor.
BÖLGENİN GEÇMİŞİ
Çin'in hakimiyetindeki Uygur bölgesi, 1930'larda şiddetli bir ayaklanmaya sahne oldu. Bu ayaklanmalar netice verdi ve ''Şarki Türkistan Cumhuriyeti'' kuruldu. Ancak çıkan karışıklık ve yaşanan gelişmeler sonrasında bölgenin Çinli kumandanı Komünist Parti'ye bağılığını ilan edince, Çin ordusu kansız bir şekilde Uygur bölgesini ele geçirdi. Rusya'nın da etkisiyle Çin'deki İsa Yusuf, Mehmet Emin Buğra ve binlerce Uygur ile Kazak Türkü, Pakistan ve Hindistan'a iltica etti. Uygurlar için karanlık günler başlamış oldu. Tansiyonun sürekli yüksek olduğu bu bölgede Uygurlar ile Çinliler arasında sık sık çatışmalar oluyor.
Çin, Uygurların El Kaide ile bağlantılı olarak bağımsız bir devlet kurma çabası içinde olduğunu savunuyor. Uygurlar ise Çin'in 'terörizm' kisvesi altında kendilerini yok etme planı uyguladığını ileri sürüyor. Çin'in özellikle '11 Eylül 2001' sonrasında uyguladığı baskı politikaları Uygurların büyük tepkisini çekiyor.
1 milyondan fazla nüfusa sahip Urumçi'de, 17 farklı etnik milliyet yaşıyor. Çin'in 1949'dan sonra Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne uyguladığı göç sonrası, Han Çinlilerinin sayısı Uygurların nüfusuna yaklaştı. Sincan, Çince'de yeni sınır anlamına geliyor.

tacize karşı mor iğne

Tacize karşı süper koruyucu:'Mor İğne'
Sokakta, otobüste, işyerinde, tanıdık tanımadık her türlü erkeğin tacizinden korunmak için kadınların mutlaka yanlarında "mor iğne" bulundurmaları öneriliyor
FEMİNİST kadınların 20 yıl önce başlattığı Mor İğne kampanyası, İstanbul Taksim Meydanı'nda yılbaşı kutlamalarında bir turist kadına yapılan iğrenç tacizden sonra her cuma İstiklal Caddesi Mis Sokak'ta yapılıyor. 8 Mart'a kadar süren kampanya boyunca femist kadınlar, hemcinslerine "Sarkıntılığa karşı süper koruyucu: "Mor İğne" dağıtıyorlar. Eylemin ilk gününden itibaren binlerce mor iğne ve "bu kampanyayı anlatan bildiri dağıtıldı. Mor iğneleri kadınlar kolektif şekilde hazırlıyor. Eylemden önce biraraya gelen kadınlar hem sohbet ediyor, deneyimlerini birbirlerine aktarıyor hem de iğneleri hazırlıyor. Daha önce hiçbir eyleme katılmamış kadınlar mor iğne eyleminde buluşuyor. Annesini, küçük kızını kapıp mor iğne eylemine geliyor. Mor İğne eylemiyle birlikte kadınlar arasında bambaşka bir iletişim ağı kuruldu. Eylem sırasında "kadınlar artık susmayacak" diye slogan atarak ve dayanışarak mücadeleye devam edeceklerini söyleyen kadınların dağıttıkları bildiride ise şöyle deniliyor:"MOR İĞNE TETANOS YAPMAZ""Sokakta, lokantada, vapurda, otobüste, işyerinde, tanıdığınız, tanımadığınız, hoşlandığınız, hoşlanmadığınız bazı erkekler tarafından ellenmekten, omuzlanmaktan, çimdiklenmekten, dokunulmaktan bıktınız mı?Baygın ya da saldırgan bakışlarla süzülmek, sözle taciz edilmek, istemediğiniz şeylere zorlanmak, canınıza tak mı dedi?Bıyık burup, size yanaşanlara tepkinizi göstermek için hiç uygun bir araç aramadınız mı? Artık vapurdan inerken ya da binerken itilip kakılmaya dur demek istiyor musunuz?İşte sarkıntılığa karşı süper bir koruyucu: karşınızda göz süzen peşinizden gelen, bizi aşağılayan laflar geveleyen, bıyık burarak yalanan, bacaklarınızı süzen, elleyen, koklayan, bakan, saldıran tüm erkeklere karşı küçücük taşınması kolay ama etkili bir silah.Şimdi size harika bir ürün tanıtmak istiyorum. Elimde gördüğünüz bu mor iğne paslanmaz çelikten olup, nikel-krom alaşımlı olup, 7 cm uzunluğundadır. Üzerinde bulunan mor kurdele tüm giysilerinizle kullanabileceğiniz bir aksesuar görünümündedir.Bu şık aksesuarın aynı zamanda size sarkıntılık edenlere karşı savunmanızda bir araç olduğunu şimdi size göstereceğiz. Hareket şu.. Hiç acımadan batırın, korkmanıza gerek yok, tetanos yapmaz."

tecavüze karşı penis kapanı


Dünyada tecavüzün en yaygın olduğu ülke olarak da bilinen Güney Afrika'da tecavüzcülere karşı “dişli kadın prezervatifi" geliştirildi.
Bugünlerde Dünya Futbol Şampiyonası ile gündemde bulunmakla birlikte, dünyada tecavüzün en yaygın olduğu ülke olarak da bilinen Güney Afrika'da tecavüzcülere karşı “dişli kadın prezervatifi" geliştirildi. Prezervatifler, bütün dünyadan futbolseverlerin akın ettiği şu günlerde Güney Afrika'da deneme amaçlı olarak kullanılmaya başlandı.
Daily Mail'in haberine göre, Sonnet Ehlers isimli Güney Afrikalı bir doktor tarafından geliştirilen ve “Rape-aXe" adı verilen kadın prezervatifinin üzerinde diş yerine geçen ve penetrasyon sırasında penise takılan kancalar bulunuyor. Kullanan kadınlara hiçbir rahatsızlık vermeyen “dişli prezervatif", buna karşılık tecavüzcü erkeğin hayatını cehenneme çeviriyor. Habere göre, dişli prezervatifteki kancalar bir kez erkek cinsel organına takıldığında, tecavüzcü geri can acısıyla geri çekilse bile kendiliğinden çıkarılamıyor. Doktor Ehlers'in ifadesine göre, dişli prezervatif çıkarılmaya çalıştıkça erkek cinsel organının içine daha fazla gömülüyor. Tecavüzcünün tuvaletini yapması ve hatta yürümesi sırasında bile büyük acı veren dişli prezervatif ancak tıbbi müdahale ile sökülebiliyor. Dolayısıyla hastaneye gitmek zorunda kalan tecavüzcü zorunlu olarak yakayı ele veriyor. Doktor Ehler, futbol maçları dolayısıyla tecavüz olaylarının biraz daha artması beklenen ülkede deneme amaçlı olarak 30 bin prezervatifin kadınlara bedava dağıtıldığını açıkladı. Denemelerin tamamlanmasında sonra dişli prezervatifler 1.50 sterlinden (yaklaşık 3.5 TL) satılacak. Doktor Ehler'e göre, “dişli prezervatifler"in daha çok “şüpheli randevulara" gitmek zorunda kalan kadınlar tarafından kullanılacağını açıkladı. Ancak yeni buluş bazı eleştirileri de beraberinde getirdi. Bazı güvenlik uzmanları bu uygulamanın tecavüz sırasında şiddeti daha da kışkırtabileceğini belirtiyor.

kadın hakimden ilginç ceza


Dayak yiyen kadının onurunu korudum’
Kastamonu’nun Araç ilçesinde, eşine şiddet uygulayan kocaya özür dilediğini yazan broşür dağıtma cezası veren Aslıhan Limon, “Dayak yiyen bir kadının, kadınlık onurunu korumak güzel bir şey bence. Bunun benim geçmişimden etkiler taşımasına gerek yok” diyor

Kastamonu’nun 23 bin nüfuslu Araç ilçesinin tek hâkimi Aslıhan Limon, eşini döven Mustafa Kadıncı’ya “Eşime vurduğum için eşimden ve tüm Araç halkından özür diliyorum” yazan bin adet broşür dağıtma cezası verince, Türkiye’nin gündemine oturdu. Milliyet’e konuşan Limon, 28 yaşında, bekâr ve henüz 1.5 yıllık çiçeği burnunda bir hâkim. Aslen Antalyalı olan ve ailesi ticaretle uğraşan genç hâkimin hayali avukat olmaktı ancak Kıbrıs’taki Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra, şansını denemek amacıyla girdiği hâkimlik sınavında Türkiye 67.’si olunca kaderi değişti. Limon ilk görev yeri Çorum Ağır Ceza Mahkemesi’nden tayinini isteyince Kastamonu’nun Araç ilçesine atandı. Limon, ilçenin tek hâkimi olunca beş ayrı mahkemenin tüm yükü omuzlarına bindi. Genç hâkim, şu an bin dosyayı hükme bağlamaya çalışıyor.Verdiğiniz kararla Türkiye’nin gündemine oturdunuz. Çok tebrik alıyorum, Türkiye’nin dört bir yanından destek geliyor.Çok ilginç bir ceza verdiniz, nereden esinlendiniz karar verirken?Hiçbir yerden esinlenmedim, kendim karar verdim. Daha önce hiçbir yerde özür diletme şeklinde bir ceza verildiğini görmedim. Sadece ağaç diktirme, kitap okutma gibi kararlar verilmişti. Broşür dağıtma tamamen benim aklıma gelen bir fikir. Başka kararlarınız var mı buna benzeyen?“Denetimde serbestlik” diye tabir edilen bu cezadan başka benzer bir kararım yok. Bu ilkti.Araç böyle bir kararı uygulamak için nasıl bir ilçe?Burası tamamen özgür bir ortam. İsmi duyulmamış olabilir ama 23 bin nüfuslu bir ilçe burası ve gayet demokratik insanlar yaşıyor. İlçeden tebrik yağıyor. Herkes bu karardan çok memnun oldu. Bana çok etkili ve caydırıcı bir karar olduğunu söylüyorlar. Ben de çok etkili olduğunu düşünüyorum. Hem bireysel, hem toplumsal açıdan etkili bir karar oldu.‘Her yerde uygulanabilir’Bu tür cezalar başka bir şehirde de aynı rahatlıkla uygulanabilir mi sizce? Örnek olabilir mi?Olabilir, uygulanabilir, medya sayesinde başka şehirlere de yansıdı. Bu kararlar, içinde bulunduğumuz toplumun özellikleri gözetilerek verilmeli. Ben Araç’ta böyle bir kararın etkili olabileceğini düşündüm ve sanığın durumunu dikkate alarak onun için son derece caydırıcı bir ceza olacağını düşündüm. Para ve hapis cezasından daha etkili olacağı kanaatine vardım ve bu şekilde hükmettim. Bu, hükme bağladığınız ilk şiddet davası mı?Hayır değil ama bu tarz bir ceza uygulamamıştık. Para ve hapis cezası verdik, bu ise sanığın durumuyla ilgili olarak, subjektif olarak verilmiş bir karar. Sanığa sorup fikrini aldınız mı, ‘Cezayı kabullenir mi yoksa para cezası mı ister’ diye?Hayır, hayır, kesinlikle sormadım. Tarafların özelliklerini gözeterek kararlar verilebilir, kiminde para, kiminde hapis cezası, kiminde ise kendisini afişe etmek etkilidir.
Erkek olsaydım da aynı kararı verirdimSizin hiç şiddetle yakın temasınız oldu mu?Hayır kesinlikle olmadı, ben hiç şiddete maruz kalmadım. Ancak mesleğimiz nedeniyle şiddetle çok iç içe kalıyoruz. Psikolojik şiddet, bedensel şiddet, her gün sürekli görüyoruz. Bunun illa evveliyatı olmasına gerek yok. Böyle bir yöntemi ilk kez kadına karşı şiddet olayında uygulamanızın özel bir nedeni var mı?Yani dayak yiyen bir kadının, kadınlık onurunu korumak güzel bir şey bence. Bunun benim geçmişimden etkiler taşımasına gerek yok. Şiddete karşı koymayı öğrenmeliyiz. Benim mesleğim de bunu gerektiriyor zaten. Kadın olmanız ne kadar etkili bu kararda?Zaten diyorlar ki, ‘Kadın olduğu için böyle karar’ verdi. Hayır, ben erkek olsaydım da aynı kararı verirdim. Ayrıca erkek arkadaşlarımızdan da çok destek aldım, dört bir yandan tebrik alıyorum.
Uyum sürecinde hayata geçtiKarara dayanak oluşturan “Denetimli serbestlik”, Batı’daki adıyla “probation”, suçluyu toplum içinde tutarak, ona bazı sorumluluklar ya da şartlar yüklemek suretiyle, topluma yeniden kazandırmayı amaç edinen bir uygulama. Adalet Bakanlığı’nın Avrupa Birliği üyelik süreci çalışmaları çerçevesinde 15.07.2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

en değerli o

Ligimizde yer alan takımlar içerisinde Fenerbahçe, futbolcu değerinde ilk sırada yer aldıSarı lacivertli kulübün 31 futbolcusunun Federasyona bildirilen toplam değeri 123 milyon 50 bin Euro oldu. Kadrosunda 39 futbolcu bulunan Beşiktaş, son transferlerle toplam 102 milyon 500 bin Euro ile ikinci sırada yer alırken, kadrosunda 35 futbolcu yer alan Galatasaray, 90 milyon 600 bin Euro ile üçüncü sırada kaldı.Son şampiyon Bursaspor'un 30 ftbolcusunun bildirilen toplam değeri ise 47 milyon 850 bin

eşya değilim eşim

Eşinin cinsel saldırısına uğrayan Y.K. onun 7 yıl 4 ay hapis cezasına çaptırılmasını sağladı. Y.K., "Umarım bu karar, yatak odalarında, evli kadınların üzerinde uygulanan cinsel baskıları durdurur" dedi olmalı! F.M.-->
İzmir'de, kendisine cinsel saldırıda bulunan eşinin 7 yıl 4 ay hapis cezası almasını sağlayan Y.K., "Nikah masasında 'evet' derken 'eş' olmayı kabul ettim, 'eşya' olmayı değil" dedi. Eşine boşanma davası da açan genç kadın, yaşadığı süreci SABAH'a anlattı. Y.K., evliliği süresince "aynı nedenle" birçok kez şikayetçi olmak istediğini ama her seferinde çocuğunu düşünerek vazgeçtiğini belirtti. Y.K., "Türkiye'de benim durumumda çok kadın olduğunu biliyorum. Aynı sorunu yaşayıp da, susan komşularımı ve akrabalarımı da biliyorum. Ben de yıllarca susanlardan oldum. Yaşananlar dayanılmayacak hal alınca ailemle konuşup bu durumu anlattım. Ailem bana her türlü desteği verdi. O güçle şikayette bulunup, çocuğumu alarak evi terk ettim" diye konuştu. "YATAK ODASINDAKİ BASKI" Davayı ve kararı "Belki birilerine yardımı olur" düşüncesiyle medyayla paylaştıklarını söyleyen Y.K., "Türkiye'de erkekler, kadınların üzerindeki bu cinsel baskı ve hak iddialarına son verilmeliydi. Bu karar da, buna son veren bir karar oldu" dedi. Y.K. şöyle devam etti: "Nikâh masasında eş olmayı kabul ettik, eşya olmayı değil. Kadın da, yüreği olan, duyguları olan, sevmeyi bilen ve sevilmeyi bekleyen, erkek gibi Allah tarafından yaratılandır. Dünyaya geldiklerinde ana, bacı, eş olurlar. Umarım bu karar, kimsenin giremediği yatak odalarında, evli kadınların üzerinde uygulanan cinsel baskıları durdurur. Umarım bu ceza, bu durumu yaşatan erkeklere ders, yaşayan kadınlara da kurtuluş yolu olur." Davasında haklı olduğunu, ancak ortaya çıkıp cezaevindeki babayı ve kendisini teşhir ederek çocuğunun geleceğini mahvetmeyi düşünmediğini belirten Y.K, "Önemli olan isimler değil, karar" dedi. Y.K. (27), geçtiğimiz mart ayında 37 yaşındaki eşi V.K.'nin kendisine tecavüz ettiğini belirterek şikayetçi oldu. Adli Tıp raporu da bu iddiayı doğruladı. Hakkında "eşe cinsel saldırı" suçundan dava açılan V.K., 7 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı ve tutuklandı. V.K.'yi cezaevine TCK'nın, 26 Eylül 2004'te yürürlüğe giren "cinsel saldırı" başlıklı 102. maddesi gönderdi. YARGITAY KRİTERLERİ Evlilik içi tecavüz daha önce de farklı davalar nedeniyle Yargıtay'ın gündemine geldi. Yargıtay bu kararlarında ilişkiye girmek istemeyen kadına cinsel saldırıda bulunulması halinde verilen mahkumiyet kararlarını onadı, aksi yöndeki kararları, "ceza verilmesi gerekir" diyerek bozdu. Geçtiğimiz yıllarda Antalya 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi, kendisiyle ilişkiye girmeyen eşine şiddet uygulayarak cinsel saldırıda bulunan H.A.'yı 10 yıl 7 ay hapse mahkum etti. Yargıtay da mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verdi.

eşe tecavüze 7 yıl

İzmir'de karısıyla zor kullanarak ilişkiye girdiği iddia edilen kocaya, "Eşe cinsel saldırı" suçundan 7 yıl 4 ay hapis cezası verildi.
İZMİR'DE mahkeme, karısıyla zorla ilişkiye giren kocayı, 7 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırdı. Tutuksuz yargılanan koca, tutuksuz yargılandığı davanın ilk duruşmasında verilen kararla tutuklanarak cezaevine gönderildi. YARALANMA TESPİTİ Karabağlar'da oturan 27 yaşındaki Y.K, 6 yıllık kocası 37 yaşındaki V.K.'nin, kendisiyle zorla ilişkiye girdiğini iddia ederek mart ayında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikâyette bulundu. Savcılığın talimatı üzerine Adli Tıp Kurumu'na gönderilen genç kadında "tecavüze bağlı yaralanmalar" tespit edildi. Soruşturmayı tamamlayan Cumhuriyet savcısı, eşini cinsel ilişkiye girmesi için zorladığı iddia edilen V.K. hakkında, "Eşe karşı cinsel saldırıda bulunmak" suçundan dava açtı. İzmir Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın iddianamesinde genç kadının, olay gününü anlatan ifadelerine yer verildi. Genç kadın, o geceyi, "Eşim V.K. gece yarısı alkollü olarak eve geldi. İlişkiye girmek için beni yanına çağırdı. Ancak ben yanaşmayınca bana şiddet uyguladı" diye anlattı. Genç kadının şikâyeti ile Adli Tıp Kurumu'ndan gelen raporları dikkate alan Cumhuriyet savcısı, V.K.'nin 12 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını talep etti. Davanın duruşmasına tek çocuğuyla birlikte gelen Y.K., ifadesini tekrarladı, Y.K., boşanma davası da açtığı eşinden şikâyetçi olduğunu da belirtti. Tutuksuz yargılanan V.K. ise, eşinin açtığı boşanma davasında haklı çıkmak için kendisine yönelik asılsız suçlamalarda bulunduğunu iddia edip, olay günü tartıştıklarını, birbirlerine vurduklarını ancak eşine kesinlikle zorla sahip olmadığını söyledi. Mahkeme heyeti, ilk duruşmada davayı karara bağlayarak V.K.'yi, eşine karşı şiddet uygulayarak cinsel saldırıda bulunduğu gerekçesiyle 7 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırdı. Tutuksuz yargılandığı mahkemeye elini kolunu sallayarak gelen koca, duruşma salonunda bekleyen güvenlik görevlileri tarafından kelepçelendi. V.K., cezaevine götürülürken çiftin boşanma davasının sürdüğü belirtildi.