5 Şubat 2012 Pazar

Kuzey Kore'de İnsan Hakları, Göç, Muhalifler



Kuzey Kore'de rejime ve Kim ailesine yapılan en küçük eleştiri bile ağır cezalara yol açabiliyor. İnsan Hakları raporlarına göre ülkede çok sayıda mahkum çalıştırma kampı, halka açık infazlar, etnik nedenlerden zorla kürtaj gibi uygulamalar var. Muhalifler ise herşeye rağmen dünyaya seslerini duyurmaya çalışıyor.

Kuzey Kore'de 60 yıla yakın bir dönemdir süren ve çok yakında üçüncü nesil bir Kim'e geçecek olan iktidar, muhalefet ve insan haklarıyla ilgili sorular getiriyor akla. Anayasaya göre çok partili bir sistem olsa da, pratikte tek parti egemenliğinde yürüyor. Kim ailesinin yönettiği Kore İçi Partisi (KİP) dışında Kore Sosyal Demokrat Partisi ve Çandoist (Çandogyocu) Çongu Partisi çok az delegeyle Yüce Halk Meclisinde yerini alıyor ancak etkinliklerini KİP'in kontrolünde sürdürüyor. Yani fiili bir muhalefet yok.

Muhalif gruplar ve video-aktivizm
Ülkedeki sivil muhalefet hakkında bilgi edinmekse oldukça zor. Son zamanlarda Kuzey Kore'den sızdırılan bazı videolar, ülke hakkındaki birçok iddiayı kanıtlıyor. Videolar arasında diğer ülkelerin gönderdiği insani yardım paketlerinin pazarda satılması, hükümet karşıtı afişler ve halka açık bir infazın görüntüleri var.

Hükümet karşıtı afişler, Gençlik Özgürlük Ligi (Freedom Youth League) imzalı. Videolarda Kim Jong Il resminin üzerinde sloganlar (ki bu resme zarar vermek büyük bir suç), üzerinde "Ordu öncelikli siyaset sayesinde insanlar açlıktan ölüyor. Pirinci sadece orduya vermeyin, halka vermekle başlayın" yazan afişler gözüküyor.

Videoları Japon kanallarına servis eden Park, Çinli bir müşterisinden aldığı bir kamerayı karton bir kutuya saklayarak videolar çekmeye başlamış ve görüntüleri aynı kişi aracılığıyla dışarı çıkarmış. Artık ülke dışında yaşıyor ve videolardan elde ettiği geliri Kuzey Kore'deki grubuna yolladığını söylüyor. Los Angeles Times'a "kamera bizim silahımız. Kuzey Kore'nin delinmez bir kale olduğu mitini yıkmak istedik. Amacımız dış dünyaya içeriden bilgi yayarak, rejimi yıkmak" diye konuşuyor.

Kuzey Kore'de yurtdışından yayın yapan radyoları dinlemek bile ağır bir şekilde cezalandırılıyor. KDHC otoriteleri yurtdışından sızan frekansları tespit edip engellemeye çalışırken, aktivistler Güney Kore'den yayın yapan "Radio Free Chosun", "Open Radio North Korea", "Radio Free North Korea" gibi radyo istasyonları aracılığıyla bu sansürü kırmaya çalışıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RWB), Kuzey Kore'de bağımsız yayınların desteklenmesi için yürüttüğü kampanya dahilinde bu radyoların fonlanmasına katkıda bulunuyor.

İnsan hakları meselesi
Peki mahkumlara ne oluyor? KDHC, uluslararası insan hakları örgütlerine rapor vermeyi ve ülkedeki infazlar, insan hakları ihlalleri ve mahkum çalıştırma kamplarının varlığına yönelik suçlamaları reddediyor.

Ülkedeki siyasi mahkumlarla ilgili sorudan gülerek uzaklaşmayı tercih eden rehberimiz Lee'ye akıl hastanelerini ve hapishaneleri soruyoruz, belki ilk sorunun cevabını dolaylı yoldan öğrenebiliriz diye. Ama Lee bize akıl hastalıklarını anlatıyor uzun uzun. Hapishanelerle ilgili de çok net birşey alamıyoruz ağzından. Cinayetin hiç olmadığını, nadiren de yankesicilik gibi suçlarla karşılaştıklarını söylüyor.

Lee'nin ağzından birşey alamasak da, uluslararası örgütlerin Kuzey Kore'de insan hakları ve ifade özgürlüğü konusunda mültecilerle yaptıkları görüşmelere dayanarak hazırladığı raporlardan, ülkede "siyasi suç" kavramının oldukça geniş bir tanımı olduğu anlaşılıyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu raporuna göre Kuzey Kore'de düşünce, inanç, ve ifade özgürlüğüne ciddi kısıtlamalar, çok sayıda mahkum çalıştırma kampı, siyasi mahkumlara işkence ve ölüm cezaları, zorla evlendirme, etnik nedenlerden zorla kürtaj gibi uygulamalar mevcut. Yaklaşık 200 bin kişinin kamplarda mahkum edildiği tahmin ediliyor.

2008 verilerine göre Güney Kore'de 15bin Kuzey Koreli mülteci var. Mülteciler Kim Jong Il'e yapılan en küçük eleştirinin bile ölüm cezasına ya da hapis cezasına yol açtığını anlatıyor. Güney Kore sınırı çok sıkı bir şekilde korunduğundan, göçmenler zun bir sınır bölgesi olan Çin'e geçip buradan diğer sınır ülkelere ya da yabancı büyükelçilik binalarına sığınmaya çalışıyor. Yakalandıklarındaysa Kuzey Kore'ye geri gönderiliyor ve çalışma kamplarına yerleştiriliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne (HRW) konuşan göçmenler geri gönderilmeyenlerin de Çin'de insanlık dışı koşullarda çalıştığı ve yaşadığını, kadınların çocuklarından ayrılıp zorla seks işçisi olarak çalıştırıldığını ve ya evlendirildiğini söylüyor[1]. Çin'de gizlice yaşamını sürdürmeye çalışan 250 bin Kuzey Koreli olduğu tahmin ediliyor.

Mahkum çalıştırma kampları
Ülkedeki kamplarla ilgili ilk bilgiler, Kim Il Sung'un eserlerini çevirmesi için görevlendirilen ve daha sonra casusluk suçlamasıyla kampa gönderilen bir Venezuela ve bir Fransa vatandaşının, Ali Lamada ve Jacques Sedillot, yedi sene sonra serbest kalmasının ardından uluslararası kamuoyuna sızıyor. (Sedillot, ülkesine dönemeden kampta edindiği hastalıklar ve yaralar nedeniyle Pyongyang'da ölüyor.)

Kuzey Kore'deki kamplarından eski bir siyasi tutuklu olan Jung, RWB'ye kampların müebbet mahkumların tutulduğu "tam kontrol bölgesi" ve serbest kalma ihtimali olan mahkumların tutulduğu "yeniden eğitim bölgesi" (re-education) olarak ikiye ayrıldığını anlatıyor. Tutuklular arasında işçiler, askerler, yazarlar, öğrenciler, iş adamları, hatta görev için gönderildiği ülkelerde Güney Korelilerle görüştüğü için tutuklanan diplomatlar var.

"Kampta gazeteciler de var" diyor Jung, "entellektüellerin bilgiye ulaşımı ve dış dünyayla bağlantıları olduğu için rejimi ilk eleştiren de onlar oluyor." Kampta kaldığı dönemde muhalif bir gazetecinin öldürüldüğünü bildiriyor.

Yine göçmenlerle yapılan görüşmelere göre, Kuzey Kore'de siyasi mahkumların aileleri de bir aile üyesinin işlediği suç nedeniyle üç nesil cezalandırılıp kamplarda mahkum ediliyor. Bu nedenle göçmenler gazeteciler ve insan hakları örgütleriyle yaptıkları görüşmelerde kimliklerinin gizli kalmasını istiyorlar. İktidar nesilden nesile geçince, karşıt siyasi görüşlerin de aynı şekilde yayılacağı öngörülüyor ve buna karşı tüm tedbirler alınıyor.

Kaçmayı başaran mahkumlar, bir kampta senede ortalama 200 kişinin açlık, soğuk ve ya iş kazalarında öldüğünü anlatıyor. Kamplardaki mahkumlar günde 12 saat boyunca ağır işlerde çalıştırılıyor. Herhangi bir başkaldırı ya da eleştiri halka açık infazlarla sonuçlanabiliyor.

Kuzey Koreli mültecilerin ağzından "Gizli Gulag"
Amerika'da çeşitli STKların temsilcileri ve araştırmacılardan oluşan Kuzey Kore'de İnsan Hakları Komitesi'nin hazırladığı mahkum kamplarıyla ilgili detaylı bilgilerin olduğu "Gizli Gulag" adlı raporda[2], kamplarda yaşananların hala Lamada'nın anlattıklarından pek farklı olmadığı belirtiliyor.

Görüşme yapılanlar arasında dedesi siyasi mahkum olduğu için çocuk yaşta tutuklanıp kaçmayı başarana kadar orada kalmış insanlar, evinde Güney Kore pop şarkıları söylediği için "sosyalist düzeni bozmaktan" tutuklanan bir kadın, Çin'de yakalanıp kamplarda yıllarca ağır işkencelerden geçtikten sonra tekrar kaçmayı başaran asker ve diplomatlar, ve daha onlarca hayat hikayesi var. Raporda kampların uydu görüntüleri de yer alıyor.



Seoul Treni
Tüm bunlar yaşanırken Çin, Moğolistan, Sibirya ve Güney Koreli aktivistler de, sınırı geçmeyi başarabilen Kuzey Korelileri iltica hakkına erişebilecekleri güvenli bölgelere ulaştırmak için çalışıyor. Newsweek'e konuşan[3], Sibiryalı bir aktivist, sayılarının daha çok olduğunu ancak güvenlik nedeniyle iletişime geçmediklerini anlatıyor.

Underground Railroad (Yeraltı Demiryolu, UR) ise çokuluslu bir aktivist ağı. Kuzey Koreli mültecilere kalabilecekleri güvenli evler, yiyecek, para ve ulaşım yardımı yapıyor, kaçıs yollarını, hatta Güney Koreli bir turist gibi davranarak onlardan şüphelenen güvenlik görevlilerini nasıl atlatacaklarını öğreterek, Çin'den Moğolistan, Burma, Laos, Vietnam ve Güney Kore'ye kaçmalarına yardım ediyor.

Bu mücadele, Seoul Train adlı bol ödüllü bir belgeselde anlatılıyor. Film UR aktivistleri, göçmenler, araştırmacılar ve BM otoritelerle yapılan röportajlar Çin-Kore sınırında ve büyükelçilik kapılarında çoğu zaman çekilmiş görüntüler aracılığıyla bu meseleyi her yönüyle ele almaya çalışıyor.

"Hayal kurmuyorum, hayat bu"
Seyahatimizin son gecesinde, ilk defa rehberlerimiz bizimle aynı masada yemek yiyor. Genç Lee yanıma oturuyor, nihayet biraz sohbet edebiliyoruz. En çok hangi ülkeye gitmek istiyorsun diye soruyorum. "Britanya" diyor. Başka diyorum, "öyle bir imkanım yok. İngilizce öğrendiğimden oraya gitmek için devletten izin alabilirim. Biliyorsun, seyahat etmemize izin verilmiyor."

Hiç mi hayal kurmuyorsun bu konuda, izin verilseydi nereleri görmek isterdin, diye sorduğumdaysa, cevabı ülkedeki yaşam tarzını özetler nitelikte: "Hayal kurmamaya çalışıyorum, çünkü hayat böyle. Gerçekçi düşünmek lazım."(ÇT)


--------------------------------------------------------------------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder