14 Ocak 2012 Cumartesi

Aziz Yıldırım'dan '58. madde' açıklaması



Şike soruşturması kapsamında tutuklu yargılanan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, avukatları aracılığıyla bir açıklama yayınlayarak, "kişiye özel yasa" adı verilen düzenlemeden kimlerin yararlandığının ortada olduğunu, şimdi de "58. madde" ile "yeni bir oyun oynandığını" iddia etti.

Aziz Yıldırım tarafından yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:

"Uzun bir süredir Türk Futbolu'nun üzerinde oynanan oyunları ibretle izlemekteyim. Tasarlanan bu oyun adım adım hayata geçirilmekte ve Türk Futbolu adeta dört bir yandan abluka altına alınmaktadır. Üstelik, kendilerini Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerinde görenler bu projelerini hayata geçirmek için Yüce Meclisin, yasama, yürütme ve hatta yargı erklerini dahi kullanmaktan çekinmemektedirler. Ancak bunu yaparken unuttukları en önemli şey Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım'dır.

Çok kısa bir süre önce 6222 sayılı yasada yapılan değişikliğin kamuoyuna nasıl servis edildiği herkesin malumudur. Aziz Yıldırım'ı kurtarma yasası olarak kamuoyuna sunulan ve hatta Sayın Cumhurbaşkanı tarafından dahi "Kişiye özel yasa" şeklinde nitelendirilmek durumunda kalınan yasanın sonuçları ortada olup bu yasadan kimlerin faydalandıkları açıkça ortadadır.
Aziz Yıldırım'ın ismini kullanarak emellerini hayata geçirenler şimdilerde yeni bir oyunu hayata geçirmenin peşindedirler ki; bu yeni oyunun adı da 58.maddedir.

KAMUOYU AÇIKÇA BİLMELİDİR Kİ 58.MADDE DEĞİŞEMEZ VE DEĞİŞMEMELİDİR.

Bizim bu madde hakkındaki yorumumuz gerek bu değişikliğin peşine düşenler ve gerekse Türkiye Futbol Federasyonu'ndan farklıdır. TÜRK FUTBOLUNDA ŞİKE, TEŞVİK VE TEŞEBBÜS SUÇ VE CEZALARI BİRBİRİNDEN AYRILAMAZ. Bu eylemleri birbirinden ayırmak isteyenlerin gerçek amacı yine FENERBAHÇE VE AZİZ YILDIRIM'IN adını kullanarak birilerini ve bazı kulüpleri kurtarmaktan başka bir şey değildir. Bu sebeple; puan silme ve madde üzerinde yapılacak değişiklikler, tarafımızca en sert şekilde cevabını bulacaktır.

Bu değişikliği yapmak isteyenler, bunu KİMLER VE HANGİ TAKIMLAR İÇİN YAPTIKLARINI AÇIKLAMALI; BUNU AÇIKÇA ORTAYA KOYMALIDIRLAR.
TV kanalları arasında mekik dokuyarak ve hatta devlet makamlarını dahi kullanarak temiz olduklarını 'Ama bu temizliğin biraz ince ayara muhtaç olduğunu' söyleyenlere yegane tavsiyem yargılanmaktan korkmamalarıdır.

SUÇSUZ OLDUKLARINA İNANANLAR, YASALARI DEĞİŞTİRMEK İÇİN BU KADAR ÇIRPINMAZLAR.

Görsel ve yazılı medya önünde Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe hakkında 'ÖNCE ASALIM SONRA YARGILAYALIM' edebiyatı yapanların, kulislerde tasa değişikliği için kılıktan kılığa girmeleri sebepsiz değildir.

Şimdi kamuoyunun bilgisine bunun bazı sebeplerini sunacağım. İddianamede yer alan ve sadece Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım'a atfedilenlere dair iki resim arasındaki 7 farkı kamuoyunun takdirine sunuyorum;

İddianamenin, "İDDİANAMENİN EK KOĞUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARARLAR", başlığının 17. Sahifesinin 2.paragrafında:
"30.04.2011'de, Diyarbakır'da oynanan Diyarbakırspor-Orduspor futbol müsabakası öncesi Orduspor Kulüp Başkanı Nedim Türkmen'in, Giresunspor Başkanı Ömer Ülkü'ye, Diyarbakırspor Kulübü eski başkanı Abdurrahman Yakut üzerinden, oynanacak maçın Orduspor lehine sonuçlanmasını sağlamak için şike faaliyetinde bulunması için talepte bulunduğu, şahsın bu amaçla Abdurrahman Yakut'la görüştüğü ve akabinde tarafları buluşturduğu, yapılan iletişim tespit tespitleri neticesinde belirlenmiş ise de; tarafların şike amaçlı anlaştıklarına, Abdurrahman Yakut'un maçta şike yaparak menfaat temin ettiğine dair somut delil elde edilememiş, kazanç veya sair menfaatin verildiğinin, vaat veya teklif edildiğinin belirlenememiş olması nedeniyle suçun unsurları oluşmadığı" sonuç ve kanaatine ulaşılmışsa da;
Aynı iddianamenin 177. Sayfasında Bursaspor- İstanbul Büyükşehir Belediyespor müsabakasında Fenerbahçe'nin teşvik primi vermesiyle ilgili "Eylemin Değerlendirildiği" sonuç bölümünde:

"Aziz Yıldırım'ın talimatlarıyla hareket eden İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun, Ali Kıratlı üzerinden; İbrahim Akın ve İskender Alın gibi bazı İ.B.B. Sporlu futbolcuların gayrı resmi menajerliğini yapan Yusuf Turanlı ile 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor- İstanbul Büyükşehir Belediyespor müsabakası öncesinde; teşvik primi verilmesi amaçlı anlaşma yaptığı, teşvike konu 60.000 TL paranın İlhan Ekşioğlu'nun talimatıyla Halil Köntek aracılığıyla Ali Kıratlı'ya, bu şahıs tarafından da Yusuf Turanlı'ya maç sonrası teslim edildiği, (Her ne kadar yapılan iletişim tespitlerinde ve telefon detay döküm analizi - baz istasyonu çalışmalarında; İbrahim Akın, İskender Alın, Zeki Korkmaz, Metin Depe ve Can Arat isimli İBB Sporlu futbolcular ve İBB'nin eski futbolcusu Necati Ateş'le; teşvik primi verilmesi amaçlı irtibat kurulup görüşüldüğüne dair bazı deliller elde edilmiş ise de; bu futbolcularla anlaşıldığına, futbolcuların anılan maçtan dolayı teşvik primi alarak menfaat temin ettiklerine dair somut delil elde edilemediğinden haklarında sevk maddesi tansim edilmemiştir.)

Aziz Yıldırım liderliğindeki suç örgütünün teşvik primi vererek 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor- İ.Belediyespor müsabakasında; Bursaspor ile ilgili hedefledikleri sonuca ulaştıkları belirlenmiştir" sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

Bu iki resim arasında 7 fark bulunmamaktadır; fark TEKTİR. O DA TARAFTARLARDAN BİRİNİN FENERBAHÇE VE AZİZ YILDIRIM OLMASIDIR.

Kamuoyuna arz edilir.

Son sözlerim de TFF yetkililerinedir. Yine hayret ve ibretle izlediğim üzere TFF Yönetim Kurulu, nedeni kendinden menkul ani kararlarla yetkilerini devretmeye kalkmakta ve "Biz yapmadık ki onlar yaptı" gibi ufak hesaplarla ellerimizle kurduğumuz bu kurumun saygınlığına gölge düşürmektedir.

Unutulmamalıdır ki; İddialara adı karışan her kulüp ve yetkilisi yargılanacak ve bu konudaki her belge, her delil ve her tape tıpkı bize yapıldığı gibi kamuoyu ve bağımsız yargıçlarla paylaşılacaktır.

Bu nedenle; kendilerinin, hiç kimsenin ve hiçbir kulübün avukatlığına soyunmalarına gerek yoktur.

Kaldı ki Fenerbahçe suçlu bulunursa küme düşecektir ve bu kimse tarafından yapılmazsa bizler eliyle hayata geçirilecektir. Bu nedenle kişi ve kurumların, ucuz popülist yaklaşımlar ve çelişkili beyanlar ile kamuoyunu yanıltması boşunadır.

Yapılması gereken; Emniyet Müdürlüğü, görüşünü "19 maçta şike kesin" olarak açıklayanların ve "son 5 maçın sonucunu bildiğini" savunma hakkı kullanılmadan kesin bir dille iddia edenlerin, Fenerbahçe'yi 26 Ocak tarihine kadar küme düşürmelerinin gerekliliğidir.

Bunu yapmayanların artık konuşmaları yersizdir ve kendilerine yegane tavsiyem artık SUSMA HAKLARINI KULLANMALARIDIR.

Saygılarımla kamuoyuna arz ederim."

Lefter hayatını kaybetti



Fenerbahçe'nin efsanevi golcüsü Lefter Küçükandonyadis tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

Geçtiğimiz günlerde zatürre teşhisiyle hastaneye kaldırılan Fenerbahçe'nin ve Türkiye futbol tarihinin unutulmaz futbolcularından Lefter Küçükandonyadis hayatını kaybetti.

Lefter Küçükandonyadis, 1925 yılında İstanbul'da doğmuştu. Büyükada'da futbola başlayan Lefter, Taksim Spor Kulubü'nde yetişmişti. Fenerbahçe formasını giyen futbolcu, İstanbul Ligi 1953-54 sezonunda gol kralı oldu.

Futbol yaşamında toplam 50 kez milli formayı giyen Lefter, 21 gol attı. Fenerbahçe forması altında 615 maç oynadı, 423 gol attı. Lefter, mübadillerin Yunanistan'da kurdukları futbol kulübü olan AEK'da da kısa süreliğine oynamıştı.

Lefter’in gelişi ve gidişi…



Türkiye’nin bugüne kadar en büyük futbolcularından biri kabul edilen Lefter Küçükandonyanis’in ölümü başta Fenerbahçeliler olmak üzere tüm futbolseverleri üzdü. Ancak isim olarak unutulmayan Lefter’in vefatı Türkiye’de çoktandır ismi cismi görülmeyen bir geleneğin nasıl yitirildiğine de dikkat çekiyordu.

Lefter Küçükandonyadis dün zatürre teşhisiyle yatmakta olduğu hastanede yaşamını yitirdi. Hayata 87 yaşında gözlerini yuman efsanevi futbolcu birçok ilke imza atmış, futbol yaşamı boyunca 832 gol atarak rekor kırmış, başta Fenerbahçe ve Ulusal Takım’ın değişmez futbolcusu olmuştu. 39 yaşında futbolu, birçok şampiyonluk, başarı ve İtalya ve Fransa Ligi deneyimleri ile sona erdirdi. Futbolcu olarak ün kazandığı sahalara antrenör olarak dündü. Futbolcuyken Ordinaryüs’tü, antrenörken kazandığı en büyük derece olan master diplomasını Mersin İdmanyurdu takımını 1. Lige çıkararak kazandı...

Bir futbolcunun dünya’nın en büyük futbolcularından biri olarak gösterilmesi için ilk olarak gol rekoru kırması, ikinci olarak kupa kazanması ve üçüncü olarak da ilk iki başarının geçerli olması için futbol yaşamı dışında futbola yön verenlerin başını ağrıtmamış olması ve toplumun normlarından sapmamış olması beklenir. Lefter bu ilk iki aşamada büyük bir futbolcu olmaya hak kazanmıştı, ama üçüncüsü şüpheliydi. Nasıl Pele FIFA’nın “resmi olarak” en iyi futbolcusu, Maradona ise gönüllerin en büyüğü ise, Lefter’in konumu da adeta öyledir. Lefter’in Türkiye’deki konumu Maradona’nın konumuyla benzeşir.

Türkiye’de bir çok ilke imza atmış, futbol yaşamı ve kişiliğiyle parmakla gösterilen Lefter Türkiye’de futbolun gelişimi ve belki de farklı bir ivme kazanması için “yönetim” aşamasında dahi düşünülmemiştir. Metin Kurt’un deyimiyle, futbolun efendilerinin mükafatı olan jübile töreni Türkiye’de ilk defa Lefter için düzenlenmiş ancak Türkiye’de 6 Eylül 1955’te linç edilmek istenmiştir. Çünkü o, bu toprakların acılı halklarından birine mensuptur. Maçlara koynundaki haçla birlikte çıkar. Belki de futbol, halkı yurdundan kopartılan Lefter için memlekete tutunmanın adıdır. Zaten, karşı yakaya göçertilen Rumların kurduğu bir futbol kulübü olan AEK'nın ismi bile her şeyi anlatıyor belki: Athlitiki Enosis Konstantinoupoleos, yani, İstanbul Atletik Birliği. Yunanistan'a göçen Rumlar, içinde "İstanbul" geçen bir kulüp kuracak kadar yurtlarına ve futbola düşkünlerdir.

Ancak hepsi bu kadar. Abdullah Avcı'nın Ulusal Takım'a teknik direktör olduğu günümüzde, kimse Lefter'i birilerine örnek gösteremez… Çünkü Abdullah Avcı Lefterlerin, Metin Oktayların, Metin Kurtların terlettiği Ulusal Takım formasını giymeye hak kazanacak futbolcu kriterini daha yeni belirledi: Türk örf ve adetlerine uygun bir futbolcu olması... Söylemeye gerek bile yok: Lefter, "Türk örf ve adetlerine uygun bir futbolcu" değildi.

Geçen yıl Beşiktaş Futbol Takımına teknik direktör olan Alman antrenör Bernt Schuster Türkiye’de oynanan futbolu teknik ve taktik olarak eleştirmiş, “Türkiye’de 60’ların futbolu oynanıyor” demişti. Abdullah Avcı Schuster’in belirttiği açıyı genişletti, 60’larda bu ülkenin sembolü olan Lefter’in onurunu, onun Türkiye’ye futbol ve spor adına kazandırdığı değerleri eliyle bir kenara iterek bize 2012'deki ırkçı ve gerici zihniyetini gösterdi.

Lefter ise, Taksim Spor’lu Hrant Dink ile beraber hep bu topraklarda top koşturacak.

12 Ocak 2012 Perşembe

'Amerikalıları uzaya Tito göndermiş'

Slovenya'da, ''Houston, bizim sorunumuz var'' (Houston, we have a problem) adlı belgeselde, uzay merkezi kuran eski Yugoslavya'nın lideri Mareşal Yosip Broz Tito'ya, Amerikalıların 1961 yılında uzay teknolojisinin alımı için 2,5 milyar dolar ödediği iddia ediliyor.

Sloven yapımcı kardeşler Boştyana ve Jige Virca tarafından hazırlanan ve 2013 yılında yayımlanması hedeflenen belgeselin tanıtım fragmanları, "soğuk savaş döneminde uzay yarışının ve Yugoslav uzay programının" en büyük sırlarını konu alıyor.

Konuları zaman zaman ''komedi'' tarzda da işleyen belgeselde, ''şaşırtan'' bilgilere rastlandığına dikkati çekiliyor. Belgeselde, Avrupa'daki ilk uzay merkezinin Tito tarafından Hırvatistan'la Bosna-Hersek arasında kalan askeri hava üssü olan ''Jelyava''da ''Obje 505'' adıyla inşa edildiği belirtiliyor.
Amerikan Haber Alma Ajansı'nın (CIA) 1960 yılında bu yeri keşfettiği belirtilen belgeselde, ABD'nin 1961'de, uzaya uçuş teknolojisinin alımı için Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'ne 2,5 milyar dolar ödediği iddia ediliyor.


Belgeselde, aynı yıl ABD devlet başkanı John Kennedy'nin ülkesinin uzaya astronot gönderebileceğini açıkladığı görüntülere yer veriliyor.

''Uzay araştırmacısının gizli kitabı ilham kaynağı olmuş''

Sloven yapımcılar, belgeselde, eski Yugoslavya topraklarında dünyaya gelen, Avusturya-Macaristan ordusunda havacı mühendis yüzbaşı olarak görev yapan ve Viyana'da 1928 yılında ölen Herman Potoçnik'in gerçek tarihsel kişiliğini esas aldıklarına vurgu yapıyor.

Belgeselde, Yüzbaşı Potoçnik'in 1928'de "Uzaya uçma sorunları ve roket motorları" (Das Problem der Befahrung des Weltraums - der Raketen Motor) adıyla kendisi için yazdığı, modül uzay istasyonları ve benzeri konulara işlediği kitabının 1947 yılında Tito'nun yakınında bulunanlarca ele geçirildiği ifade ediliyor.

Tito'nun 1948'de Stalin'le çatışmasından sonra Potoçnik'in açıklanmayan gizli teknik çözümlerine dayanarak gizli uzay programının esasını oluşturduğu ve bu yönde hızlı bir çalışma başlattığı belirtilen belgeselde, Yugoslavya'nın böylece uzay konusunda hızlı bir ilerleme kaydettiği ifade ediliyor.
Belgeselde, Ay'a inen ''Apollo 11'' mürettebatının 1970 yılında Tito'yu da ziyaret ederek, Ay'dan kendisine toprak takdim ettiğine de vurgu yapılıyor.

Uzay yarışı

Uzay yarışı, ABD ve SSCB arasında 1957'den 1975'e kadar rekabet olarak sürdü. Soğuk savaşın bir parçası olan uzay yarışının başlangıcı, II. Dünya Savaşı'ndan kalma roket teknolojisine, savaştan sonra ortaya çıkan uluslararası gerginliğe ve Sovyetlerin 4 Ekim 1957'de ''Sputnik 1'' adlı ilk yapay uyduyu fırlatmasına dayanıyor.

ABD ile SSCB arasında yaşanan uzaya uydu fırlatma yarışında, Rus astronot Yuri Gagarin 12 Nisan 1961'de ''Vostok 1'' aracıyla yaptığı uçuşla Dünya yörüngesine başarıyla ulaşan ilk insan oldu. ABD'nin ise yörüngeye girebilen ilk insanlı uçuşu, 20 Şubat 1962 yılında, John Glenn yönetimindeki Mercury-4 aracı ile gerçekleşti. ABD ile SSCB arasında devam eden uzay yarışında Amerikalı Neil Armstrong ''Apollo 11'' ile yaptığı yolculukta Ay'a ilk ayak basan insan unvanını kazanmıştı.

"Kapitalizm çöküyor"

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Küba'ya yaptığı ziyarette Havana Üniversitesi'nde konferans verdi. Ahmedinejad, ''Adalete dayalı yeni bir dünya düzeni kurulmalı'' dedi.

Küba'ya yaptığı 24 saatlik ziyarette, Havana Üniversitesi'nde düzenlenen konferansta gençlere seslenen Ahmedinejad, ''Kapitalist sistemin birçok yerde çökmekte olduğunu görüyoruz, sistem çıkmazda'' dedi.

''Adalete dayalı, tüm insanlara saygı gösterilen yeni bir düzen, yeni bir bakış açısının getirilmesinin gerekli olduğunu'' belirten Ahmedinejad, ''Uyanık, tetikte olmalıyız. Yeni dünya düzenini biz hazırlamazsak, kölelikten yana olanların ve kapitalistlerin mirasçıları, bize yeni sistemi dayatacak'' diye konuştu.

Konuşmasında ABD ve büyük kapitalist devletlere yüklenen Ahmedinejad, ''Bugün, kapitalizmin başvurabileceği tek şeyin öldürmek olduğunu'' belirterek, ''Tek bir amaç uğruna, ABD'de başkanlık seçimlerini kazanmak için, binlerce, milyonlarca kişiyi öldürerek savaş yapanların kalplerinin sevgi ve şefkatten yoksun olduğu'' ifade etti.

Zafer işareti yapan Ahmedinejad, İran'ın düşmanlarının nefretini gerektirecek hiçbir şey yapmadığını da söyledi.

İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'a fahri doktora unvanı da verildi.