8 Temmuz 2012 Pazar

Gariban İslam'ı

Hayır, "cami çukura yapılır" gibi zırvaları tartışmayacağız. "İslam tevazu demektir" felsefesini tartışacağız.
Daha doğrusu, "İslam eşittir yoksulluk" saplantısını...
Düne kadar böyle bilinirdi. Osmanlı yıkılmıştı ve imparatorluğun çekirdeği olan Türkiye bir türlü kendine gelemiyordu. Arap ülkeleri koyu sefalet içindeydi, İran'ın da pek bayındır olduğu söylenemezdi. Afrika'nın ve Uzakdoğu'nun Müslüman ülkeleri belirleyici olmaktan çok uzaktılar.
Demek ki İslam, gerilik ve gericilik olduğu kadar pislik, bakımsızlık, çapaçulluk, yoksulluk anlamına da geliyordu! Öyleyse ona sırt çevirmek şarttı. Kemalistler bize böyle öğrettiler.
Oysa "Osmanlı" ile "tevazu", birbirinin yakınından bile geçmemiş iki kavramdır! "Osmanlı alçakgönüllüydü" diyen, "ben tarih bilmiyorum" der.
Fakat işe bakın ki, çelişkiye bakın ki, Kemalistler de yoksul olmakla pek övünüyorlar, bundan gizli bir "mazoşist zevk" alıyorlardı!
"Yemeyeceğiz, içmeyeceğiz, kendi yağımızla kavrulacağız" felsefesi günümüzde de "sağ Kemalist" kesimlerde cazibesini korumaktadır. "Gerekirse ekonomik kriz çıksın, yeter ki bu hükümet gitsin" saçmalığı da bunun aşırı uç yansımasıdır.
Bizim de aklımız ermiyordu, "fakiriz diye ağlayacağınıza zenginleştirin öyleyse, yatırım yapın" diyemiyorduk. Zaten bize "sorgulama" eğitimi ve kültürü de verilmemişti. Yaş kemale erince aklımız da başımıza geldi (çoğumuzun henüz gelmedi, çoğumuzun da geleceği meleceği yok.)
Bunun üzerine, sol Kemalistler yani sosyalistler de "yoksullukta eşitlik" özlemine sığındılar. Doğu Bloku'nun çuvallama düzeyini matah bir şey, özlenecek bir hedef sandılar.
Zenginleşmek isteyenler de, ister sağ ister sol her Kemalist'in gözünde "hırsızla" eş tutuldu, tüccar kötü adamdı, yani memur olmayan herkes...
Şu anda Türkiye, azgelişmiş olmaktan orta derecede gelişmiş olma düzeyine çıkmıştır, aklını kullanıp savaşlara bulaşmazsa gelişmiş ülke olma düzeyine de yirmi yıl kadar sonra ulaşacaktır. Burada şaşırtıcı olan, bazı Müslüman fikir adamlarının bundan rahatsızlık duymalarıdır!
Ülke kalkınıyor, ortaya bir "Müslüman burjuva" sınıfı çıkıyor, bu sınıf halkını eskisinden, yani bürokratların yaşattığından daha iyi yaşatıyor, yani daha şimdi şimdi üretilen refahtan ona da pay veriyor. Bunlar beğenmiyorlar.
Başını Mehmet Şevket Eygi'nin çektiği bu harekete başkaları da katıldılar. Müslüman'ın sınıf değiştirmesi onları rahatsız etti.
Bu "garibanizm" tutkusunun, sosyalistlerin ve bürokratların "yoksulluğa övgü" yanlışından ne farkı var?
Yaptıkları, akıntıya kürek çekmek... Çünkü en hakiki mürşit ilim, burada belirleyici olan da ekonomi bilimidir.
Müslüman para kazanınca dört çarpı dört araba da kullanacak, marka da giyinecek, uçağa da binecek, tatil de yapacak, kısacası daha iyi yaşayacaktır. "Görkemli cami" yapmak isterse onu da yapar, Osmanlı anıtlarını aşmak isterse onu da dener.
"İslam garibanizmi" özleyenler de, "Kemalist garibanizm" isteyenlerle "sol garibanizm" sevenlerin gittiği yere giderler: Tarihin dışına.
Peygamber efendimiz "tüccarın piri" değil midir yahu, sizinki ne yaman bir çelişki?               

Devrim yaklaşıyormuş galiba

Başkanlık seçimini Clinton kazanınca "Amerika'da sosyaldemokratlar iktidara geldi" diye sevinmişlerdi... (Obama kazanınca da sevindiler tabii, Amerikan emperyalizmi sona ermişti!)
Kızıl Meydan'da komünistler korsan gösteri yapıp polisten cop yiyince de "Rusya'da sosyalizm geri geliyor" diye heyecana kapıldılar.
Türk eski solcuları...
Böyle bir zümre var.
Bir kısmı düpedüz faşizme kaydı (faşizmin ağababası Mussolini de eski bir sosyalist değil miydi?), bir kısmı "liberal aydın" geçinmeye çalışıyor ama bu onu tam olarak da tatmin etmiyor, içine sinmiyor, bir kısmı Türkiye'yi kurtarmayı bırakmış CHP'yi kurtarmaya çalışıyor. (Bunların reisleri ve gazeteleri de Kürtçü mü olsun, solcu mu olsun, liberal mi olsun, bir türlü karar veremiyor, bir fırt oradan, iki tutam buradan, geçinip gidiyor.)
Solcu oldukları ama iktisat bilmedikleri için, kapitalizmin her periyodik krizini (Kondratieff'i okusunlar), kapitalizmin sonu sanıyorlar.
Ve her seferinde heyecanlanıyorlar, artık tamam, devrim yaklaşıyor galiba!
"Bu seferkinin" farklı olduğunu söylediler ("bize teğet geçecek" diyen başbakanla alay etmeyi de hiç ihmal etmeden.)
Gerçekten teğet geçince de bozuldular, oysa çelişkiler derinleşecek, ne güzel devrim patlayacaktı, şöyle ağız tadıyla bir kriz yaşayamamışlardı...
Altmışlı yılların sonlarında açıkça faşizm bekleyenler de vardı aralarında, çünkü faşizm gelince sınıf çelişkileri daha da belirginleşir, işçi bilinçlenirdi (bu zırvaya dayanarak darbe istediler)...
Türk köylüsü Almanya'ya gidince de umutlandılar, insanımız orada sömürülecek, dolayısıyla bilinçlenecek, Türkiye'ye döndüğünde devrim yapacaktı...
Adalet Ağaoğlu, Almanya'ya giden Türk'e neler olduğunu "Fikrimin İnce Gülü" romanında anlattı, burun kıvırdılar tabii.
Eşkıyanın gerçekte ne olduğunu anlatan Kemal Tahir'in o eşsiz "Rahmet Yolları Kesti" romanına da burun kıvırdıkları gibi. (Onlar, toprak reformu yapan okuma yazma bilmez eşkıya İnce Memed'i seviyorlardı, çünkü kendi okuma yazmaları da kıttı.)
Şimdi de Batı ülkelerinde meydanlara toplaşan işsiz gençlere bakıp bakıp heyecanlanıyorlar. Wall Street ya da Puerta del Sol gösterilerini "kapitalizmin sonu" gibi görmek istiyorlar.
Bu örgütsüz ve rastgele tepkilerin fikir babası Stephane Hessel'i ciddiye alıyorlar. Altmışlı yıllarda da, "işçi sınıfı gevşedi, ondan umut yok, devrimi gençler yapacaklar" diyen Herbert Marcuse'yi çok ciddiye almışlardı.
Marcuse canım, hani şu İlker Başbuğ paşanın çok sevdiği ve demeçlerinde örnekler verdiği "Frankfurt okulu" düşünürlerinden...
Çağdaş takılıyorlar, orak çekiçli eylem yapan "Redhacker" adlı kızıl Internet çetesine sıcak bakıyorlar. Julian Assange desen, zaten ilahları!
Hayatlarını bir vehme kurban etmiş koca bebekler, eğer kurbanlık konumunu sevdiler ve benimsedilerse, bu "illüzyonu" ölünceye kadar sürdürmekte özgürdürler tabii. Bir şey diyemeyiz. Ama kapitalizmin geleneksel ve döngüsel krizleri ayyuka çıkarsa, bunun sonu sosyalist devrim değildir yavrum, arkadan mis gibi faşizm ve savaş gelir. Sana uyarsa bilemem, bana hiç uymaz.

İçeride itibarım 1500 arttı

8 aydır Metris Cezaevi'nde tutuklu bulunan Cübbeli Ahmet Hoca, cezaevi günlerini anlattı, Aziz Yıldırım ve Fethullah Gülen'le ilgili ilginç ifadeler kullandı.Kamuoyunun 'Cüppeli Ahmet' olarak bildiği Ahmet Mahmut Ünlü , Karagümrük Çetesi'ne yapılan operasyondan sonra 'fuhuş' iddiasıyla tutuklanmıştı. Özgün tarzı ile bir 'pop star' kadar ünlenen Cüppeli, 8 aydır cezaevinde. Kendisine büyük bir komplo kurulduğuna inanıyor.

"Her şey jet ski ile başladı" diyen Hoca, 'uluslararası odakları' işaret ediyor. Kendisine komplo kurabilecek ülkeler olarak İsrail , ABD ve İran 'ı gösteriyor. 'Fuhuş' iddiasını da reddeden Cüppeli, "Ben zina yapmadım. İslami ölçüden sapmadım" diyor. Poliste kendisine 'Seni rezil edeceğiz' denildiğini söyleyen Cüppeli'ye göre halk iddialara inanmadı. Cüppeli, "Eskiden sevenlerim vardı, şimdi fanatiklerim oldu. İtibarım da cemaatim de kat kat büyüdü" diyor.

Radikal gazetesinden Ömer Şahin'in haberine; "Beni susturmak istediler" diyen Cüppeli Ahmet Hoca, büyük bir komployla karşı karşıya olduğunu savunuyor. "Bunlar 2-3 polisin yapacağı işler değil, memlekette ajanlar cirit atıyor" dedikten sonra şunları anlattı: " TV programlarım çok tesirli oldu. Türkiye 'yi salladı. Teke-Tek'e çıkmadan iki gün önce bir Başbakan Yardımcısı arayıp engellemek istemiş. Ben Mahmut Efendi'den izin alarak çıktım. Beni kontrol edemezler. Mahmut Efendi'den başkasına biat etmem. Vatanseverliğim, milliyetçiliğim dağdaki çobanı bile etkiledi. Askeriye, samimi miyim, değil miyim öğrenmek için yüz kontrolü yaptırmış. 10 milyon izleyicim oldu. Beni Danıştay üyesi de Atatürkçü Düşünce Derneği üyesi de izledi. Adnan Hocacılar, Diyalogcular, İrancılar hepsi rahatsızdı. İran Sefiri ülkesine davet etti, gitmedim. Ben kendimi küçük görürüm. Birileri beni büyük görüp oyun oynamak istediler." Cüppeli, kısa sürede tahliye olacağına da ihtimal vermiyor. O yüzden yargı paketine umut bağlamıyor.

Samanyolu TV izliyorCüppeli Ahmet Hoca sağlık sorunundan dolayı Metris'te revirde kalıyor. Kalbine stent takılı. Behçet ve şeker hastalıklarından raporlu. Yoğun ziyaretçisi var. CHP , MHP milletvekilleri gelmiş. AKP 'den gelen milletvekili yok. Siyasi görüş olarak her kesimden ziyarete gelenler olmuş. Solcular, Alevilerden de gelenler olmuş. 28 Şubat sürecinde de cezaevinde yattığı için demir parmaklıkların yabancısı değil. Dini ritüellerini burada da sürdürüyor. Günde 2 saat tarikat dersini ihmal etmiyor. Binlerce mektup gelmiş. Hayranları neler yazmış, neler? Yemeden içmeden kesilenler, tatilini iptal edenler… Vaaz veremiyor, ama her hafta 30 sayfayı bulan mektup yazıyor. Radyoda 'mektuplu vaaz' okunuyor. Hoca, cezaevinde 7 aydır ağzına et ve ürünlerini sürmemiş. "Helal" olup olmadığından, kesim şartlarından şüphe duyuyor. 28 Şubat döneminde de cezaevinin etlerini yememiş. Cüppeli, daha önce "Saman TV " dediği "Dansöz izleyin daha iyi" diye dizilerini eleştirdiği Samanyolu TV 'yi izlemeye başlamış: "Haberleri oradan izliyorum. Mahkemeleri, ÖYM'leri en fazla onlar veriyor." Cüppeli, İsmail Ağa Cemaati lideri olan Mahmut Efendi'ye çok düşkün. "En çok o mübareği özledim" diyor. Cemaatle sohbet etmeyi, TV programlarına çıkmayı sabırsızlıkla beklediği izlenimini de aldım. Tahliye olursa mutlaka TV 'lerde yer alacak. Bu sene Umre'ye gidememiş. Mekke ve Medine'nin gözünde tüttüğünü anlatıyor. Eşinin, şeker hastalığına uygun yaptığı zeytinyağlı yemekleri de özlemiş.#Sayfa#

'Ben takımlar üstüyüm'Cüppeli Ahmet Hoca'nın Metris'te revir komşusu Aziz Yıldırım 'dı. İkilinin dostluğu günlerdir dillerde. Aziz Başkanın Cüppeli'yi FB'li yaptığı, "En büyük Fener" dedirttiği de gazetelere yansıdı. Peki, bütün bunlar doğru mu? Cüppeli ne diyor? Bir defa Cüppeli, Aziz Yıldırım 'ı çok sevmiş. Hürmet ediyor. Birçok iyiliğini gördüğünü söylüyor. Aziz Yıldırım yaşça büyük olduğu için O'na "Baba" diyormuş. Bir ziyaretçisinin yanında "Baba" dediği Aziz Başkan için "O'nun tebaatinden olduk" demiş. Oysa bu söz dışarıya farklı yansımış. "FB tebaati" olarak haber olmuş. Peki, Aziz Yıldırım 'la bu kadar samimi olan Cüppeli, FB'li mi oldu? "En büyük Fener" mi diyor? Cüppeli, medyaya yansıyan haberlere şaşırmış ve üzülmüş. Hiçbir zaman takım tutmadığını söylüyor. "Ben takımlar üstüyüm" diyor. Niye herhangi bir kulübün taraftarı olmadığını da şöyle anlatıyor: "Ben kamuya mal olmuş bir insanım. Galatasaraylı amigo Sebo da, Fenerbahçe amigosu Sefa da benim cemaatim. Her takımdan insanlar sohbetime geliyor. Bu durumda olan insanın takım açıklaması uygun olmaz." Cüppeli Ahmet Hoca, Metris'te "En büyük Fener" dediği şeklindeki habere de tepkili. "Böyle bir şey olabilir mi?"dedikten sonra, "Vaazlarımda ' En büyük Allah' demiş insanım. En büyük Fener diyebilir miyim" diye soruyor. Cüppeli, maç izlemenin 'boş iş' olduğunu ve böyle işlerle vakit kaybetmediğini de belirtiyor.

Cüppeli Ahmet Hoca, FB'nin şampiyonluğu için dua ettiğini ise gizlemiyor. Aziz Yıldırım 'ın kendisinden dua talep ettiğini söyleyen Cüppeli, "Aziz Başkan'ı sevdim, saydım. Çok mahzundu. Diğer başkanlar dışarıda, o tutukluydu. Sevinsin diye dua ettim. Komşuluk hakkı var. Başkan, 'Hocam dua et' derdi, bazen devre arası dua isterdi. Bir seferinde 'Dua et, kale kapansın' dedi, o maç FB gol yemedi, top içeri girmedi. Ben kim isterse dua ederim."

Aziz Yıldırım , Cüppeli'den liglerin bitmesine 3 ay kala dua istemeye başlamış. Lig Şampiyonu Galatasaray olunca Cüppeli ile Yıldırım arasında ilginç bir diyalog yaşanmış. Cüppeli, Aziz Başkan'a söylediği o sözleri gülerek anlatıyor: "Siz benden dua istediğinizde 9 puan fark vardı. O puan farkı kapandı. Yüzde yüz duayla. GS buçuk puanla şampiyon oldu. 104 kitapta buçuklu duanın yeri yok. Keşke benden daha önce dua isteseydiniz."

Gülen'i rüyamda gördümCüppeli Ahmet Hoca'nın Fethullah Gülen grubuyla arasının iyi olmadığı bilinir. Cüppelinin cezaevine girişinden cemaati sorumlu tuttuğu, hatta Kamer Genç 'e "Bana komplo kurdular" dediği basına yansımıştı.

Cüppeli ile Fethullah Gülen ve camiayı da konuştuk. İşte Cüppeli Ahmet Hoca'nın Fethullah Gülen'le ilgili görüşleri:

"Fethullah Hoca grubu nezih bir cemaat. Hocaefendi'ye saygı duyarım. Mahmut Efendi de kendisini sever, sayar, laf söyletmez. Bunun şahidiyim. Hocaefendi'nin kanunsuz işlere razı olacağını düşünemem. Bu işi onlara konduramam. Belli ki birileri bizi birbirimize düşürmek istedi. Biz bu oyuna gelmedik. Ben 'Cemaat bana komplo kurdu' demedim."

Cüppeli, Fethullah Gülen'i geçtiğimiz günlerde rüyasında görmüş. "Rüyada bana bildirilir, benim rüyam çıkar" diyen Hoca, "Kendisini çok iyi gördüm. Bana dua ediyordu. Üzüldüğünü söylüyordu" dedi.#Sayfa#

Ruhban Okulu'na tepkiliCüppeli Ahmet Hoca, hükümetin bazı politikalarına karşı. Bunlardan birisi 4+4+4 olarak bilinen yeni eğitim modeli. "Bize göre 5 yıl zorunlu olmalı. Ondan sonra isteyen istediği yere gitmeli" diyen Cüppeli, Ruhban Okulu'nun açılmasının çok tehlikeli olacağına inanıyor. Gerekçesi de ulusalcıların bakışını aratmıyor: "Din adamı ihtiyaçları yok. Bunlar ajanlık, misyonerlik yapacaklar. Eğer Yunanlılar işgal etmiş olmasaydı, Batı Trakya 'daki Müslüman Türklere hakları verilseydi o zaman açılabilirdi" diyor. Osmanlı zamanında Ruhban Okulu'nun açık olduğunu hatırlatınca da, "Fatih verdi çünkü Osmanlı güçlüydü. Bugün güçlü değiliz. Tehlikelerle karşı karşıyayız" gerekçesini dile getiriyor.

'İçeri girdim, itibarım 1500 arttı'Cüppeli, "fuhuş" iddialarını "faso fiso" olarak niteliyor. Üstüne basa basa, "Başımdan birkaç nikâh geçti ama İslam 'a aykırı bir şey yapmadım, zina yapmadım" diyor. Karagümrük çetesiyle ilgisi olmadığını, Ergenekon 'u bilmediğini de söylüyor. 'Organize'de gözaltındayken, "Seni Türkiye 'ye rezil edeceğiz" dediklerini aktaran Cüppeli, "Bana büyük, karma bir komplo var ama anlayamadım" diyor. Cüppeli'ye göre halk kendisine yönelik suçlamaları kabul etmedi. Bunun en büyük ispatı olarak halkın ilgisini gösteriyor. Tutuklandıktan sonra itibarını da cemaat sayısını da arttırdığını söylüyor. "7 ayda yeni cemaatler edindim. İtibarım 1500 arttı. Ben tahliye olamadım diye hastalananlar olmuş. Annemin cenazesine 60 bin kişi katıldı." Cüppeli'nin bir de beddua ettikleri var. Onları da açıklıyor: "Annem durumuma çok üzülmüştü. Bu zulme alet olanları annemin katili olarak görüyorum. Komplo kuranlara, bilerek tertip edenlere çok beddua ediyorum."

'Cennette bile cüppeli olmak istiyorum'Cüppeli yıllardır sakalı ve cüppesiyle göz önünde. Cezaevinde de kılık ve kıyafetini değiştirmemiş. Bu cüppeyi ne zaman çıkarmayı düşündüğünü sordum. "Hiçbir zaman" demesini bekliyordum ama Cüppeli daha ötesini söyledi. "Cüppe benimle mezara gidecek. Hatta cennette bile cüppeli olmak istiyorum."

'Her şey Jet Ski ile başladı'Cüppeli'yi kamuoyunda daha geniş kitleye tanıtan Jet-Ski'li görüntülerdi. Hoca, "Her şey Jet Ski ile başladı" derken o görüntülerin kendisini itibarsızlaşmak için kullanıldığını, işin arkasında ABD , İsrail ya da İran 'ın olabileceğini söylüyor. Cüppeli'ye göre Çeçenistan, Doğu Türkistan sorunlarına el atması, dinler arası diyaloga karşı çıkması, İran Şia'sına karşı olması kendisini hedef haline getirdi. Jet-Ski olayından sonra TV programlarına çıkması çok dikkat çekmiş.